Adımlarımın Arap kafeleri
arasında dolaştığını farkettiğimde önümde bol zeytinyağlı ve bol zeytinli
makarna vardı. Sahibinin Katarlı, çalışanlarının Suriyeli olduğunu iş işten
geçtikten, bol fesleğenli, zeytinyağlı makarnayla karşı karşıya kalınca
öğrendim! Bir kahve söyleyip başladığım kitaba devam etmek istedim. Yıllardır çekildiğim
Ortadoğu girdabına dair çarçabuk bitirebileceğim bir yol kitabı diye aldığım,
içimi kasıp kavuran Bağdat'ı Düşlemek... Az sonra gelecek VIP araçtan inen
guruba takılacaktı gözüm, hepsinin Arap olduğunu düşündüğüm...
Doğduğu topraklarda yaşadıklarını
anlatan bir kadın Haifa Zangana... Irak için mücadele etmeyi göze alan,
inandığı ideolojinin peşinden giden bir kadın... Bu noktada ideoloji kelimesi
kafamda dönüp duruyor. Ufak nüanslarla birbirlerinden kopan, gencecik insanları
peşinde sürüklerken zararı mümkün olmayan hasarlar bırakan... Cümleye nasıl
devam edeceğimi bilemedim, bildiğim tek şey gençlikte her şeyin mümkün olduğu.
O enerjinin işkence, hapis, sürgünle nasıl yok edilip yerini kesif özleme
bıraktığında genç bir kadının gözlerini açtığı bambaşka topraklarda yaşadığı o
yıkım! Tabii tüm bunlara dayanamayıp hayata çoktan gözlerini yummuş da
olabilirdi. Tıpkı acı, özlem içinde yaşamaya dayanamayan anne, babası gibi... Yaşananlar
birbirine komşu coğrafyalarda ne kadar da benziyor birbirine... Belirsizliğin
hüküm sürdüğü, asla olmaz dediklerimizi kanıksadığımız geçmiş, gelecek ve
şimdiki zamanlar...
Kendi zayıflıklarını,
başarısızlıklarını, yaşadığı hayatı tümüyle ortaya koyabilecek kadar cesur bir
kadın Zangana. İmzalatılan itirafı anlatabilecek kadar. Girişte ve sonunda
kitap için nefis yazılar yazılmış, Iraklı olmayan antropologlar tarafından
yazılan kadınlara dair kitaplar eleştiriliyor. Kitaplığımdaki böyle bir kitap
geldi aklıma. Birilerine atılan taşlar, birlik olunamadığı gibi teslim olmanın
yılgınlığı belki... Rusların, Afgan belgelerini yok edişi anlatılıyordu,
Kahrolsun Dostoyevski'de, Irak'ta bunun olmadığından bahsediliyor. Yakıp
yıkılan bir ülkenin geçmişinin emanet edildiği antropologlar... (Bu sürekli
kullanıldığı için kime kızıldığına dair araştırma yapmak istedim) Her neyse bir
solukta okumak isterken fazlasıyla yoran, nefes alamama halimden kurtulmaya
çalışıp randevuma yetiştiğim bir hatıratı bitiriyorum o gün. Arap kafelerinden
birinde...
"Bir şahit Haifa Zangana.
1970'lerde, Saddam Hüseyin'e ve Baas rejimine karşı mücadele eden devrimci bir
gurubun mensubuydu. Bu yüzden mahpusluğu, işkenceyi, sürgünü yaşadı. Bu
kitapta, kendi geçmişiyle birlikte sevgili vatanı Irak'ın dününü hatırlıyor,
bugünü üzerine düşünüyor.
Çok katmanlı, değişik karakterde
bir kitap Bağdat'ı Düşlemek. Kurgu ile kurgu dışının iç içe geçtiği,
otobiyografik özellikler taşıyan ama yalnızca yazarın anıları olmakla da
kalmayan, hareket noktası yerel olmasına rağmen evrensele bağlanan bir metin.
İnsan zihninin neyi hatırlamak ve neyi silmek istediği, bilinç ile bilinçaltı,
politik mücadele, insanlık ve kadınlık halleri üzerine düşündürücü, yer yer
kışkırtıcı, yer yer zorlayıcı bir okuma.
Tutku ve sorumluluk duygusuyla
yazılmış Bağdat'ı Düşlemek kendi düşlerimi, belleğin bugüne taşıyabileceği
mutluluk ve acıyı hatırlattı. Mutlaka okumalı.
Nawal el Saadawi
Irak'ı işgal eden ABD-emperyal
aygıtının yanı sıra, onunla yatıp kalkan bir antrolopologlar ordusu artık
Iraklı kadınlar hakkında yazma piyasasını ele geçirdi. Haifa Zangana ise Iraklı
kadınlar hakkında yazmıyor. O Iraklı bir kadın. Hamid Dabashi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder