Bağdat'ı Düşlemek'in yazarı Haifa Zangana'nın, İngiltere'de
yaşadığını öğrenmek şaşırtmıştı beni nedense. Fransa ya da Amerika'ya
gidenlerin hikayelerine alışkın olduğumdan belki... Sonrasında Irak ve İngiltere'nin
işgal bağını hatırladım. Aynı şey Isabel Allende'nin, Amerika'da yaşadığını
okuduğumda da oldu. Vatanından ayrılmasına neden olan ülkede kurulan yaşamı ve
evliliği..
. O da bu konuya değinmiş sonrasında CIA'in yaptığı darbeyi ülkeden
ayrılma nedeni olarak görürken Amerika'ya yerleşmesinin ironikliği... 11 Eylül
1973 salı günü Şili'de gerçekleşen darbeden yıllar sonra gene bir 11 Eylül salı
günü İkiz Kuleler'in yıkılışını hatırlıyor. Öte yandan aşık olmasına bağlıyor yerleştiği
ülkeyi... Aşık olduğu adam bambaşka bir ülkede olsaydı onunla gideceğinden
bahsediyor... Gene de garip geliyor bana... Ülkelerini terketmelerine neden
olan ülkelere yerleşilmesi, cellada aşık olmak mı bu? Denize düşerken yılana
sarılmak diyebilir miyiz?
Gene aynı konuya dönüp dolaşıp
gelmeme ne demeli peki? Bu sefer bilinçli bir seçim olmadı işin aslı. Gidenler
kalanlar... Yaşananlar aynı, coğrafi konumlar değişirken... Şili'de kalıp kök
salmak isterken güvenliği için önce Venezüella'ya sonra Amerika'ya göç eden muhalif
bir kadın yazarın hayatı... Ece Temelkuran, Amin Maalouf'u anlatırken gidenlerin
anlatıcı özelliğinden bahsediyor. Kendisinin de seçtiği yolun bu olması empati
nedeni olmalı, gitmenin nedeni...
Biraz da yaraları sarmak için yazmak kimbilir...
Özleme eklenen suçluluk, unutmamak için kaydetmek ya da duyurarak
kalıcılaştırmak... Yazarlığının altını çizmiş Allende, Şili'de kalsa
seçmeyeceği bir meslek olarak...
Daracık bir ülkeden bahsediyoruz,
hep merak ettiğim. Okudukça diğer Latin Amerika ülkelerinden ne kadar farklı
olduğunu öğreniyorum. Aitlikle gelen biricik hissetme her ülkede var sanırım.
Dünyada herkes tarafından bilindiği düşünme, ülke olarak kendini çok önemli
hissetme... Türkiye'den dışarı çıktığımızda nasıl da hayal kırıklığıyla fark
ederiz, pek de bilinmeyen sandığımızdan farklı tanınan bir ülke olduğumuzu...
"Her yerden uzakta olmak,
biz Şilililere özgü bir adalılık zihniyeti vermiş ve ülke topraklarının
muhteşem güzelliği bizi kibirlendirmiştir. Kendimizi dünyanın merkezi sanırız.
-Greenwich'in Santiago'da olması gerektiğini düşünüzürüz-, kendimizi Avrupa'yla
bir tutarak sırtımızı Latin Amerika'ya döneriz. Hep kendimizle ilgiliyizdir,
evrenin geri kalanı yalnızca bizim şaraplarımızı tüketmek ve yeneceğimiz futbol
takımları kurmak için vardır." Sh 25
Çoğu zaman gülümseyerek okuyorum
benzerlikleri, Isabel Allende'nin esprili diliyle anlattıklarını, ülkesini
yaralarıyla sevmesini... Okurken Marquez'in ailesini anlatırken kurduğu büyülü gerçekliğin
parçasını görüyorum, zevkle, merakla... Sanırım yazarın kitabı Ruhlar Evi'ni
okumadan önce hayatına, ülkesine dair yazdıklarını okumak çok iyi geldi... Bir
de Şili'yi bir Şili'nin kaleminden öğrenmek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder