26 Mayıs 2019 Pazar

Kahrolsun Dostoyevski - Atiq Rahimi



Tozlar içindeki yolları,  yıkık dökük toprak binaları, patlayan bombalarıyla bir ülke geliyor aklıma... Binlerce yılın acısı o son şiddetli rüzgarı bekliyor savrulup gitmek için kimbilir... Aklımda dönüp dolaşan ufacık bir ülkenin kaderi...

Bittiğinde, roman, coğrafyayı, olan biteni nasıl da özetlemiş diye geçiyor aklımdan. Bir tarihin adım adım yok edilişini, kana, savaşa, fakirliğe mahkum edilişini... Ve baş kaldırabilen halk liderlerinin birbirleriyle değil, düşmanla anlaşabilmesini... Arapların Gözünden Haçlı Seferleri geliyor yine aklıma. Nasıl da şaşırmıştım birlik olmak yerine Haçlılarla anlaşan Araplara. Sanırım bu her yer için geçerli. Aynı ideali paylaşan gurup bile olsanız rekabet girdiğinde işin içine, saçmalamadan olmuyor. Egoyu sıfırlamak nasıl da zor!

Ama kitabın konusu tam olarak bu değil. Yıllardır yaşanılanlar düşünüldüğünde hırpani bir Afgan'ın cinayet işlerken Suç ve Ceza'ya aklının kaymasına gene de  şaşırıyorum. Öyle ya Dostoyevski okumayı geçtim kitap bulmanın zor olduğu bir ülkeden bahsediyoruz. Adım adım her şeyi öğreniyorum sonra.  Cinayet işleyen bir adamın, cinayeti anlamlandırmak için yaptıklarını...  Ölümün, savaşın kokusunun kol gezdiği bir coğrafyada herkesin güldüğü bir durum. Anlamsız mı? Siz ne düşünürdünüz, fazla mı gelirdi bu kadar sorgulama... Bilmiyorum. Bazen yordu beni, hele de alternatif olarak yapacaklarını düşündüğümde... Ama Raskolnikov'un izinden giden, Dostoyevski aşığı birinden bahsediyoruz, Afganistan'ın tam ortasında üstelik...

Son dönemde, ergenliğe kadar, erkek kılığına giren kız çocukları ya da adamlara eş olan küçük erkek çocukları, mavi çarşaflı kadınların sufi olduğundan Anadolu'da '80li yıllarda değişim olurken orada olanların paralelliği gibi bir dolu şey var Afganistan'a dair. Yazar Atiq Rahimi, Sovyet işgaliyle Fransa'ya gidenlerden, gidebilenlerden... Amin Maalouf gibi... Bu noktada söyleyeceklerim sık sık tekrarladıklarımdan... Belki yazarın diğer romanı, Sabır Taşı'ndan sonra yazarım, kimbilir...

Arka Kapak

"Goucort ödüllü yazar Atiq Rahimi, meseleleri farklı bakış açılarıyla değerlendirdiği kitaplarıyla tanınıyor.

Kahrolsun Dostoyevski, daha önce Sabır Taşı kitabıyla büyük ilgi gören Rahimi'nin, ölümün kol gezdiği vatanı Afganistan'ı, suçu, vicdan azabını ve cezayı sorgulandığı bir tür Afgan Suç ve Ceza'sı. Roman aklın terk ettiği, tanrının çok fazla hissedilen varlığının bir süre sonra tanrısızlığa dönüştüğü çağdaş Afganistan'ı da, iyilik ve kötülük kavramlarını da sorgulayan ve Rus edebiyatından izler taşıyan bir yapıt.
Dostoyevski, evet, bu oydu! Suç ve Ceza'sıyl beni çarptı, felç etti. Bana kahramanı Raskolnikov'un kaderini izlemeyi yasakladı: İkinci bir kadını öldürmek - bu kez masum birini; bana suçumu hatırlatacak olan parayı ve mücevherleri almak... Kendi pişmanlıklarıma yem olmak, bir suçluluk çukurunda kararmak ve sonunda zindanlara düşmek...

O zaman? Kaçmak daha iyi, zavallı bir enayi, aptal bir suçlu gibi. Kanlı eller ve boş ceplerle.

Ne saçmalık!

Kahrolsun bu Dostoyevski!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...