27 Şubat 2019 Çarşamba

Kırlangıç Çığlığı - Ahmet Ümit




Yaşanıp bitti diye düşünüyoruz. O çekmece kapandı. Zihnin derinliklerinde kayboldu sanıyoruz. Çünkü zaman her şeyin ilacı, zamanla geçer, hayat devam eder ya hep. Oysa kapanmayan çekmecelerde birikenler tökezletip, alabora ederken devam eder hayat... Dehşet içinde çözüm ararken kendimize iyi gelecekleri yapmaya çalışırken çekmeceler taşıyor... Yalnız kendimize değil çevremize de zarar vererek...


True Dedektif, zaman geçişleri, düşünen ve çevreye  odaklı sözleri ve konusuyla beni benden alan bir diziydi. On yıllar geçse de geçmişin çekmecelerini karıştırmaya devam edip sonuca ulaşan. Atlatamadıklarıyla yaşamaya devam edip tutkularından vazgeçmeyen dedektifler...

Adalet nedir? Masum doğan küçücük çocuklara yaşatılanlar sonucunda, yaptıklarının karşılığını vermek mi? Peki ya onları bu hale getirenler? Yaşamak karmaşık, o çekmeceleri düzenleyip kapatmak belki de asla başaramayacağımız bir şey. Bilinç dışı dediğimiz şey işte tam da bu. Çekmecelerden taşıp tüm hayatımızı etkileyenler... Kim suçlu? Çözüm var mı? Aynı hatalar, aynı anneler aynı babalar aynı insanlar tarafından yapılmaya devam ediyor... Suçlu onlar mı? Cevaplar o kadar zor ki...

Kırlangıç Çığlığı'nın, göç ederken kaybettiklerinin yaslarını tutan çığlıklar olduğunu öğrenmek içimi sızlattı. Oysa onlar kuştu ya, doğal güdüleriyle bir yerden bir yere gidip gelen... Belki vardıkları için sevinç çığlıkları attıklarını düşündüğümüz...

Nevzat Başkomser, Ali ve Zeynep'le seri katilin peşinde... Gençlerin cıvıltıları, amirlerinin deneyimiyle birleştiğinde akıp giden hayatta olanları, yaralarla kurulan görünen, görünmeyen hayatları anlatıyor.Mültecilere değinerek... Bu apayrı ve derin bir konu benim gözümde. İstenildiği gibi oynanabilecek, yorumlanacak...  Ülkenin güneyindeki diğer ülkelerden gelen mültecilerin yaşamları kimi yerde çok zor kimi yerde değil. Gerçek olan şehir merkezinde sokakta yürürken her 10 kişiden 3-4 ünün mülteci olması. Bununla ilgili söylenecek o kadar söz var ki... Belki de bu başka bir yazı konusu...

Kırlangıç Çığlığı, sonucunu en baştan tahmin etseniz de  merakla okumak, belki  zihni dinlendirmek için bire bir...

Arka Kapak

"Acıyı gördüm. Gözlerinin ortasında bir çiçek gibi büyüyen irisin önce ağır ağır büzülmesini. Ardından çığlık gibi ansızın patlamasını gördüm. Titreyen dudakları. Bal mumuna dönüşen yüzleri. Çöken yanakları. İrileşen elmacık kemiklerini Birer mağara gibi derinleşen göz çukurlarını. Kurumuş ağızların içinde pelteleşen dilleri gördüm.

Anladım ki benliğimizin farkına vardığımız an, acının pençesinde kıvrandığımız andır.

Çığlık değil, ürperiş değil, evet, nereden geldiğini bilmediğim o vahşi iniltiyi kalbimin derinliklerinde duydum. Soluksuz kaldım. Boğazım kupkuru. Alnım ateşler içinde, tuhaf bir hülyaya kapılmışım gibi sürüklendim o dipsiz boşlukta. Hayatın en karanlık sırlarıyla yüzleştim.
Karanlığın her aşamasından geçtim. Akan kanın sesini duydum. Ölümün serinliğini damarlarımda hissettim.

Geçmişin kamburunu çoktan söküp attım sırtımdan. İnsanın insanı öldürdüğü o ilk anı gördüm. Katilin zafer haykırışını, kurbanın korku çığlığını işittim.

Her an uyanmaya hazır o muhteşem dürtüyü bastırmak. İnsanlığın en masum haline. En saf doğasına dönmemek için yıllarca ihanet ettim kendime. Kendimle birlikte bütün dünyayı da kandırdım. Neredeyse başaracaktım. Ama bırakmadılar. Benim adıma onlar öldürmeye başladılar.
İşte bu yüzden geri döndüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...