Fransa'da yaşayan genç bir
arkadaşımla konuşurken "ama padişahın ailesine çok kötü davranılmış, ama
çok kötü davranılmış" demişti, okuduğu bir kitaba istinaden...
Bakakalmıştım... 2000 li kuşağın, 90'lar kuşağının, hatta kendi kuşağımın ve hatta "öncesinin" demeliyim,
Anadolu'da Kurtuluş Savaşı'nın neden yapıldığına dair fikri yoktu. Halkın
elinde ne vardı ve ne verecekti padişah ve çevresine? Keşke ülke kötüye
giderken sahip çıkabilecek güce, vizyona ve en önemlisi belki cesarete sahip
olsaydı saltanat ya da şimdi ilk fırsatta yurtdışına yerleşen ve gider gitmez
"abi yapmışlar yaaa diyenler"! Bilmiyoruz! Ve üstelik çuvaldızı
kendimize batırmaya tenezzül bile etmeden suçluyoruz!
Trabzon'da Atatürk köşküne gitmek
için bindiğimiz bir araçla olan sohbet örneğini hep veriyorum ama her seferinde
dehşet içinde hatırladığım için tekrarlamak istiyorum. "Adam ne
yaşamış!" diyor, köşkün güzelliğini anlatırken!
Evet yaşamış, hayatının uzun bir
dönemini cephelerde hastalık, sakatlık, sevdiklerinden çok uzakta, sevdiklerini
kaybettiğinde yanlarında bile olamadan, kan kokusu içinde savaşarak geçirdikten ve yaşayabilecek bir ülke
kurduktan sonra!
Birileri sürekli ağlıyor, kendi
dedelerine neler yapıldığını, geçmişte yaşananları anlatarak. O zaman
patlamamak için zor tutuyorum kendimi, Anadolu'da Kurtuluş Savaşı neden oldu?
Her şey güllük gülistanlıktı Fransız ya da İngiliz ya da Yunan, İtalyan tatlı
tatlı gelip bakın bizde her şey var ve sizle paylaşmak istiyoruz mu dediler?
Yani hiç ayaklanma çıkmamıştı! Birkaç kuşak öncesinden bihaberdik, bihaberimiz hepimiz!
(Yani Hindistan'dan Orta Doğu'ya, Amerika'dan Afrika'ya böyle mi yürümüştü her
şey? Geçmişte sömürge olan ülkeler bağımsız oldukları hala bugün
toparlanabildiler mi? Hindistan'ın ya da Fas'ın sefaleti ya da Orta Doğu'da
dinmek bilmeyen savaşa eşlik eden sefalet bitti mi?)
Evet birileri sürekli ağlıyor
Anadolu'daki mağduriyete dair... Peki dedelerimize, ninelerimize yapılanlar...
Sözlü geleneğin ortadan kalkması, aradaki kuşağın fazla olması geçmişi
unutturuyor sanırım. Farklı ülkelerin bağımsızlık mücadelelerini hayranlıkla
okurken ve hatta gözyaşı dökerken burnumuzun dibinde ninelerimizin,
dedelerimizin kanıyla sulanmış topraklarda olanları görmezden geliyoruz... Umudumuz
betonlarda, ne kadar beton o kadar
Gençlerin umursamadığı çok şey
var ama onları yetiştiren bizleriz maalesef... Belki de bilmediğimizi
öğretemiyoruz.. Öğrettiklerimiz kalıplardan ibaret! Evet geçmişe dair
konuşulmayan çok şey var. Sırça köşklerimizden bunları konuşmanın özgürlük
olduğunu varsayıyoruz taa ki o köşkler tehlikeye girinceye kadar... Öte yandan okudukça,
öğrendikçe gurur duyduklarımız, hayranlıklarımız, nedenlere cevaplarımız
artıyor! O dönemdeki dehşeti yaşamadınız nasıl bu kadar kolay
eleştirebiliyorsunuz dediğimde, o dönem ve dehşet kabul edilmeyecek kadar ileri
gidiliyor mesela!
Atatürk'e ve Kurtuluş Savaşı'na
dair daha çok okumalı ve Anadolu'ya, dünyaya dair... Sadece konuşmakla değil,
öğrenmekle, aktarmakla, çözüm bulmakla yol almak mümkün...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder