27 Ekim 2018 Cumartesi

MUSTAFA KEMAL - Yılmaz Özdil



Fransa'da yaşayan genç bir arkadaşımla konuşurken "ama padişahın ailesine çok kötü davranılmış, ama çok kötü davranılmış" demişti, okuduğu bir kitaba istinaden... Bakakalmıştım... 2000 li kuşağın, 90'lar kuşağının, hatta kendi kuşağımın  ve hatta "öncesinin" demeliyim, Anadolu'da Kurtuluş Savaşı'nın neden yapıldığına dair fikri yoktu. Halkın elinde ne vardı ve ne verecekti padişah ve çevresine? Keşke ülke kötüye giderken sahip çıkabilecek güce, vizyona ve en önemlisi belki cesarete sahip olsaydı saltanat ya da şimdi ilk fırsatta yurtdışına yerleşen ve gider gitmez "abi yapmışlar yaaa diyenler"! Bilmiyoruz! Ve üstelik çuvaldızı kendimize batırmaya tenezzül bile etmeden suçluyoruz!
Trabzon'da Atatürk köşküne gitmek için bindiğimiz bir araçla olan sohbet örneğini hep veriyorum ama her seferinde dehşet içinde hatırladığım için tekrarlamak istiyorum. "Adam ne yaşamış!" diyor, köşkün güzelliğini anlatırken!

Evet yaşamış, hayatının uzun bir dönemini cephelerde hastalık, sakatlık, sevdiklerinden çok uzakta, sevdiklerini kaybettiğinde yanlarında bile olamadan, kan kokusu içinde savaşarak  geçirdikten ve yaşayabilecek bir ülke kurduktan sonra!

Birileri sürekli ağlıyor, kendi dedelerine neler yapıldığını, geçmişte yaşananları anlatarak. O zaman patlamamak için zor tutuyorum kendimi, Anadolu'da Kurtuluş Savaşı neden oldu? Her şey güllük gülistanlıktı Fransız ya da İngiliz ya da Yunan, İtalyan tatlı tatlı gelip bakın bizde her şey var ve sizle paylaşmak istiyoruz mu dediler? Yani hiç ayaklanma çıkmamıştı! Birkaç kuşak öncesinden bihaberdik, bihaberimiz hepimiz! (Yani Hindistan'dan Orta Doğu'ya, Amerika'dan Afrika'ya böyle mi yürümüştü her şey? Geçmişte sömürge olan ülkeler bağımsız oldukları hala bugün toparlanabildiler mi? Hindistan'ın ya da Fas'ın sefaleti ya da Orta Doğu'da dinmek bilmeyen savaşa eşlik eden sefalet bitti mi?)

Evet birileri sürekli ağlıyor Anadolu'daki mağduriyete dair... Peki dedelerimize, ninelerimize yapılanlar... Sözlü geleneğin ortadan kalkması, aradaki kuşağın fazla olması geçmişi unutturuyor sanırım. Farklı ülkelerin bağımsızlık mücadelelerini hayranlıkla okurken ve hatta gözyaşı dökerken burnumuzun dibinde ninelerimizin, dedelerimizin kanıyla sulanmış topraklarda olanları görmezden geliyoruz... Umudumuz betonlarda, ne kadar beton o kadar

Gençlerin umursamadığı çok şey var ama onları yetiştiren bizleriz maalesef... Belki de bilmediğimizi 
öğretemiyoruz.. Öğrettiklerimiz kalıplardan ibaret! Evet geçmişe dair konuşulmayan çok şey var. Sırça köşklerimizden bunları konuşmanın özgürlük olduğunu varsayıyoruz taa ki o köşkler tehlikeye girinceye kadar... Öte yandan okudukça, öğrendikçe gurur duyduklarımız, hayranlıklarımız, nedenlere cevaplarımız artıyor! O dönemdeki dehşeti yaşamadınız nasıl bu kadar kolay eleştirebiliyorsunuz dediğimde, o dönem ve dehşet kabul edilmeyecek kadar ileri gidiliyor mesela!

Atatürk'e ve Kurtuluş Savaşı'na dair daha çok okumalı ve Anadolu'ya, dünyaya dair... Sadece konuşmakla değil, öğrenmekle, aktarmakla, çözüm bulmakla yol almak mümkün...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...