10 Eylül 2018 Pazartesi

Kurşun Kalem Cinayetleri - Mustafa İzzet Akar



Nuri Bilge Ceylan'ın son filmindeki taşralı entelektüel  gencin, yazarla buluşma anı aklımda. Kahve alırken göz göze gelmiştik, nasıl hatırlamazsınız misali serzenişi... Adamcağıza kabus gibi yüklenip, en sonunda kitabımı okuyup, fikrinizi söyleyin demesi!

Yazmak, yazdıklarını bastırmak ne çok insanın hayali. Zihnin yansımalarını paylaşmak, daha çok, daha çok okuyucuya emanet edebilmek, sohbetlerle taçlandırabilmek bir çok yazanın rüyası... Hal böyle olduğunda kitap paylaşımlarıyla akılda kalan kişilere de şu kitabı okur musun, hakkında konuşalım mı gibi teklifler çok geliyor. Kendi adıma böyle bir sorumluluğu almanın yükü ağır... Çünkü her yazar derinlemesine konuşmak istiyor, kendince haklı olarak... Kitabının ne kadar iyi yazılmış, kurgulanmış vs olduğunun teyitlenmesi, reklamının yapılmasını istiyor diğer yandan... 

Böyle bir vakit ve güç kim  de var bilmiyorum. Yani bizler sadece kitap okuyucularıyız... Arada okudukları kitaplar hakkında fikirlerini paylaşan...

Kurşun Kalem Cinayetleri, tesadüfen elime geçti ve okuma listeme giriverdi. Genç bir yazar olduğunu düşünmüştüm, Mustafa İzzet Akar'ın ama değil. Üstelik beklediğimin tersine oldukça birikimli, iyi kurgulanmış bir seri cinayet kitabıyla girmiş yazın dünyasına... Evet, puntolar kitabın kalınlığına inat minicik ama olsun hiç ara vermeden bir kaç günde bitirdim. Kurşun Kalem Cinayetleri, devlet içinde devletten, mağdurluklardan, kusursuz işlenmiş seri cinayetlerden bahsederken arada bir de gençlerin aşk öyküsüyle taçlandırmış satırlarını. Öyle ya bunca kötülüğün içinde insan bir de güzellik istiyor... Bir de en güzeli çok sevdiğim şehirlerden Hatay'da geçiyor hikaye... Sonbahar yaprakları, bir fincan kahve, bir deniz kenarı, bir park ya da evinizde bir koltuk... Özellikle bu türü sevenlerin kaçırmaması gerekir diyorum....

Arka Kapak
"Gölgede yatan, karanlığa uyanır.
"Kızma; çünkü öfke aklın düşmanıdır. Çalışana, gayret edene düşmanın bile olsa kızma. İlla kızacaksan, çulunu gölgeye serip beyhude yatan gafile kız. Gölgede yatan, karanlığa uyanır. Eğer Köy Enstitülerini yaşatabilseydik, Cumhuriyetin en yoksul zamanlarında ayrımsız uyguladığı parasız eğitim siyasetini sürdürebilseydik ya da en azından toprak reformunu başarabilseydik bu haşarata da gün doğmazdı. Ne devlete sızabilirlerdi ne de bu kadar kudret sahibi olurlardı..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...