5 Ağustos 2018 Pazar

FAHRENHEIT 451 - RAY BRADBURY



The Book Shop, küçük bir kasabada açılan kitapçı ve sahibesinin başına gelenlere dairdi. Dükkanı başka bir amaçla kullanmak isteyen yörenin güçlü ismi, bir asil, yeni çıkan Lolita'yı satıp satmama kararı, Fahrenheit 451'le ilgili yorum derken o döneme dair filmlerde alışılagelenin  tersi bir son! Bu satırları yazarken Fahrenheit'la konusunun olmasa bile duygusunun bir şekilde benzeştiğini belki de bu yüzden bu kitabın filmde önemli bir yer kapladığını düşündüm.

Hal böyle olunca görür görmez almak istedim. Distopya olduğu söylendiği için zihnimin bir köşesinde 1984, okudum. 1984'ün sonunda kahramanın teslim oluşuna dair bir an vardır, aklıma kazınan. Sayfalar ilerledikçe, kendimce benzerlikler kurdukça sonunu merak etmeye başladım.  İşin aslı daha da vahim şeyler bekliyordum. Belki  de Ray Bradbury biraz daha umutluydu gelecekten kim bilir...  

1950lerde yazılan bir kitaptan bahsediyoruz. İki dünya savaşı hatta ikincisinin atom bombası gibi  bir felaketle sonuçlanmış ve insanların geleceğe dair umutlarının artması istenen bir dönem. İkinci Dünya Savaşı sonrası doğanların özgürlüğe, sevgiye, doğaya açlığıyla olan çiçek çocukları kuşaklarının henüz olmadığı bir dönemden. Hatta bakıldığında günümüze benzer ne çok konunun olduğunu şaşırarak farkediyorsunuz... Kitapların yok olmasını bırakın çoktan bir köşeye atıldığı, televizyonun merkeze geçtiği, insan ilişkilerinin neredeyse yok olduğu dönemlerdeyiz. Savaşları ekranlarda seyrederken tek derdimiz bana bir şey olmasın. Aradan geçen yarım yüzyıldan fazla zamanda Ray Bradbury'nin öngörüleri maalesef hayranlık uyandırıcı.

Kitabın sonlarında Montag'ı önden yürümesi için yer açmaları garip anlardan biriydi benim için. İşte bir distopya daha! Umutsuzluğa dair, teslim olduklarımızdan, vazgeçemediklerimizden uzanan umuda dair ... Umuda dair demek istiyorum tabii, ısrarla...

Arka Kapak

"Yazılmış en iyi bilimkurgu romanı. İlk okuduğumda, yarattığı dünyayla kabuslar görmeme sebep olmuştu." Margaret Atwood"

"YAKMAK BİR ZEVKTİ"

Ray Bradbury sadece bilimkurgunun değil fantastik edebiyatın ve korkunun da yirminci yüzyıldaki ustalarından biri. Bilimkurgunun "iyi edebiyat" da olabileceğini kanıtlayan belki de ilk yazar. 1953'te, yayımlanır yayımlanmaz klasikleşen, türü kökten etkileyen, distopya edebiyatının dört temel kitabından biri olan Fahrenheit 451 ise bir başyapıt.

Guy Montag işini seven bir itfaiyeciydi. Televizyonun ve teknolojinin hüküm sürdüğü bu karanlık dünyada okuma eylemi ise yok olmak üzereydi zira itfaiyeciler yangın söndürmek yerine ortalığı ateşe veriyordu. Montag'ın işi ise yasadışı olan üretimlerin en tehlikesini yakmaktı:Kitapları.

Montag yaptığı iş üzerine tek bir gün dahi düşünmemişti ve tüm zamanını televizyonla kaplı odalarda öldüren eşi Mildred'le beraber ömrünü geçiriyordu. Ancak yeni komşusu Clarisse'le tanışmasıyla tüm hayatı değişti. Kitapların değerini kavramaya başlayan Montag artık tüm bildiklerini sorgulayacaktı.
İnsanların, uğruna canlarını feda etmeyi göze aldığı bu kitapların içinde ne var? Gerçeklerin farkına vardıktan sonra bu karanlık toplumda artık yaşanabilir mi?

Fahrenheit 451, yeryüzünde tek bir kitap kalacak olsa, o kitap olmaya aday.

Neil Gaiman'ın önsözüyle Harold Bloom'un son sözüyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...