21 Temmuz 2018 Cumartesi

Prens - Machiavelli




Amaca giden her yol mübah mıydı sahi? İlk gençlik yıllarında bu soruyu sormuştum evet, Machiavelli aracılığıyla... Üstünde durmamış, unutmuştum bir nevi. Öyle ya ahlak, vicdan, etik, terbiye, bilgi ne bileyim bir dolu kelimeyle tanımlanan insan halleri vardı, engelleyen, engelleyecek olan ve (çoğu zaman) engellemiş olan! Son yıllardaysa en çok düşündüklerimden amaca giden yollar mevzusu! Prens'i okumadan olur muydu öyleyse?

On altıncı yüzyılda yazıldığı için, dönem ülkeleri için yapılan tespitler, gelecekleri bilindiğinden belki de gülümsetiyor. Osmanlı'nın neden yıkılamayacağı ya da İskender'in Darius'u nasıl yendiği? Kiroş'a dair konular... İskender'in fethettiği topraklarda olanlar... Bugün üzerinde durmasak da Anadolu'da da hüküm sürmüş Perslerin ve İskender'in etkileri taze gözüküyor. Ya da devlet yönetimi için dikkate alınmak zorunda. Türkler'in Anadolu'ya tam olarak egemen olmadan önce Bizansla birlikte yapılan anlaşmalara şaşırmıştım. Hatta Bizans'ın parayla Yunanlıların üzerine gönderildiğini öğrenmek gülümsetti. Bir yandan İtalya'nın kent devletlerinin şimdilerde nasıl birleşmiş olduklarını biliyor olmak, o dönemde Fransa, İspanya, Almanya'nın rolleri hakkında fikir sahibi olmak değişikti.

Arapların Gözünden Haçlı Seferleri'ni okurken yaklaşan tehlikeye karşı Arapların nasıl birleşemediklerini sürekli birbirlerinin kuyusunu kazarak Haçlılara nasıl yol açtıklarını okumak çok değişikti. Nasıl olabilir böyle bir şey derken o dönem medyanın böylesine yaygın olmadığı ya da devletlerin yani siyasetin o an neyi gerektiriyorsa o şekilde davranmaları gerektiğini  fark ettim. Öyle ya Anadolu'da beylikler, Anadolu Selçuklu döneminde de aynı şeyler olmamış mıydı? Tıpkı İtalya gibi ya da dünyanın herhangi bir yerinde iktidarların yapabileceği gibi belki de... Siyaset yönetimi konusunda yorum yapmak haddimi aşıyor, çünkü başa geçmeden o görevde olmadan, o günün koşullarını yaşamadan konuşmak sadece boş gürültü geliyor. Bugünlerde ve tarih boyunca yapmayı en çok sevdiklerimizden değil mi?

Ortadoğu tarihten ders almak yerine Birinci Dünya Savaşı sonunda gene aynı şekilde davranmadı mı? Ürdün, Arapların hakimiyetine sahip olacağını sanıp küçücük bir toprak parçasında fakirlik içinde değil mi şimdi? Peki Lübnan ya da Irak ya da Suriye? Düşününce parçalar halinde güya bağımsız olmak mı yoksa bir bütün olmak mı daha iyi? Muamma tabii ki çünkü ikisinin de sakıncaları var... Siyaset dediğimiz kavram bir girdap içinde kaybolduğumuz mu desem? Mesela Şah Rıza'dan önce İran petrollerini devletleştiren, ülkesini daha iyiye doğru yönelten Musaddık devrilmedi mi? Ne çok örnek var devlete, yönetimlere dair... İşin içinden çıkabilirseniz tabii ....

Arka Kapak
Yazar, devlet adamı, siyaset kuramcısı Niccolo Machiavelli'nin 1513 yılında yazdığı Prens (Il Principe), ilk olarak ölümünden sonra, 1532'de yayınlanmıştır. Machiavelli'nin en tanınmış eseri olan Prens, Aydınlanma çağının yol açıcı yapıtlarından biri ve Makyavelizm kavramının da kaynağıdır.
Kimilerince devlet yönetiminde zafere giden her yolun mubah olduğunu savunduğu için eleştirilen, kimilerince de siyasal bir başyapıt olarak sayılan Prens, devlet yönetme sanatı ve siyaset etiği üzerine yazılmış en etkili eserlerdendir.
Prens'in kaleme aldığı dönem İtalyan Rönesansı'na denk gelmektedir. Sanatta, bilimde ve edebiyatta büyük bir dönüşümün yaşandığı bu dönemde Katolik Kilisesi'nin etkisi azalmış ve Avrupa'da modern devlet kavramı yeşermeye başlamıştı. Bu coğrafyada Venedik, Floransa, Pisa, Cenova, gibi bölgeler birbirinden bağımsız kent devletleri haline gelmişlerdir. Prens, bu döneme ilişkin devlet yönetme sanatına yeni bir bakış getiren çalışma olarak tanındı.
Günümüze de ışık tutan Machiavelli'nin bu yapıtı, siyaset felsefesinin temel metinlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...