İfadesiz yüzlerle, hayatı çoktan
kanıksayarak yaşayan insanlar ya da konuşmaya, eyleme devam ederek kendini
tehlikeye atanlar, yeni bir seçime doğru neler yaparlar? Peki ya siz diktatör
tarafından işkence edilmiş, işsiz bırakılmış dahi bir reklamcıysanız ve maddi
olarak hayatınızın teklifini aldıysanız? Savunduğunuz her şeyi bir kenara
bırakarak maddi refahı mı seçersiniz yoksa ucunda ölüm olabilecek karşı
kampanyayı mı kabul edersiniz? Üstelik seçime bir ay kala ve televizyonda
sadece 15 dakikalık bir kampanya imkanıyla… İnsana çılgınlık gibi geliyor değil
mi?
Şili çok merak ettiğim ülkelerden
biri. 1988’de yaşananların anlatıldığı, bir lokmada bitiveren bu romansa umuda
dair… Yazar, genç bir delikanlının o dönem yaşadıklarını onun ağzından diğer olaylarıysa
kendi anlatmış. Bir yanda bu ülkeden kaçıp kurtulmalıyım, bu ülke artık
değişmez diyen gençler diğer yanda babam burada onu bırakamam diyenler… Sanırım
gençler hala aynı çıkmazlarda dolaşıyorlar… Kaçıp kurtulmak bir yol mu sahi? Ya
da amaca giden her yol mübah mı sorusu gene aklımda dolaşanlardan…
“Onlar kampanyasının hedef
kitlesinin bir kısmıydı. Yüzleri daima ifadesizdi, düşünceleri ne bilinebilir
ne de tahmin edilebilirdi. İnsanların umutlarını tüketen korku değil, basit
gündelik yaşamdı. Ekranlarında rakamların ve uzak ülkelerin ürünlerinin
beklediği bilgisayarlarla buluşacakları işyerlerine dönmeyi geciktirmek için
ağır bir törensellikle kahvelerini içiyorlardı. Bu işte. Uzaktaydılar. Artık
kendi yaşamlarıyla ilgileri kalmamıştı.” Sh 44
“Bravo. Peki hallerinden memnun
olmayan ve tanrı Jüpiter’den kendilerine başka bir kral göndermesini isteyen
kurbağaların fablını hatırladınız mı?
“Yok, hatırlamadım.”
“Jüpiter bir gaga darbesiyle
kurbağaları ikişer ikişer yutan bir balıkçılı kral olarak gönderir.”
“Hımm. Nereye varacak bu masal?”
“Şuna: Hayatta kalabilen
kurbağalar Jupiter’e giderler ve ‘Yersiz isteklerimiz nedeniyle bize
gönderdiğin kral korkunç geceler ve sabahlar yaşamamıza neden oluyor’ diye
yakınırlar. Fablı açıklamamı ister misiniz?”Sh 179
Arka Kapak
Şili’de, General Augusto Pinochet
dönemi. Bir felsefe öğretmeninin oğlu olan lise öğrencisi Nico, babasının
sınıfta ders anlatırken Pinochet’nin dikta rejimince acımasızca tutuklanmasına
tanık olur. Nico’nun sevgilisinin babası olan Bettini, aynı zamanda babasının
en yakın arkadaşıdır ve rejim tarafından işkence edilip kara listeye alınmış
sol görüşlü bir reklamcıdır. Bettini son derece tuhaf bir taleple karşılaşır:
İçişleri Bakanı, ülkenin kaderini belirleyecek referandumda ondan “Pinochet’ye
Evet” kampanyasını yürütmesini istemektedir. Ama bu tekliften saatler sonra bu
kez 16 fraksiyondan oluşan muhalefet cephesi de kendisine “Pinochet’ye Hayır”
kampanyasını yürütmesi teklifiyle gelir. Maddi-manevi güç durumda olan Bettini,
Pinochet diktasının sunduğu cezp edici ücretle ilkeleri arasındaki bir yol
ayrımındadır.
Gökkuşağı Günleri’yle
Planeta-Casamerica ödülünü 2011 yılında kazanan, Şili Ulusal Edebiyat Ödülü
sahibi ünlü yazar Antonio Skarmeta, bir diktatörün demir yumruğu altında
inleyen Şili’nin içine düştüğü karanlığı ve bu karanlığın içinden çıkış yolu
arayan gençliğin buhranlarını Latin Amerika edebiyatına özgü hayat dolu bir
dille anlatıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder