Kader, “hadi canım film konusu bu,
gerçek hayat olamaz” dediğimiz olayların, insanların karşılaşması bir yandan
da… Düşünün, çok mutlu bir aileye birden bire gelen genetik bir hastalıkla her
şeyin bir daha eskisi gibi olamayacak şekilde değişeceğini, gizli sırların,
hallerin ortaya çıkacağını kim tahmin edebilir. Çoğu insanın bizim başımıza
gelmez dediklerinden… Ama oluyor işte, hayat akıp giderken hiç
hesaplamadıklarımız bizi buluveriyor. Çocukluğumuzu, geçmişi her daim yanımızda
taşırken sürprizlerle var hayat ya da kader… Bir kum tanesinden akan taneciklerle
ya da yazı yerine tura gelseydi dediklerimizle…
Genetik hastalıkla yolları
kesişen iki yetişkin, adı aşk mı bunun bilmiyorum. Aşk olmasını istedikleri
için mi? İkisi de gerçek acıyla yoğrulmuşsa birbirlerini bakışlarından,
bedenlerinden, kokularından tanırlar mı? Aşk, o acıları temize çekmeye çalışmak
mı birbirinde… Bir bozuk paranın iki yüzü gibi birlikte ama …
Umut’un hayatı bir yana, Sanem’in
hayatı, kol kırılır yen içinde kalır aile içi sürprizlerle dolu. Evet arabesk
ama maalesef ne çok insan var bu şekilde yaşayan, bir dolu acıyla ailesi
tarafından sömürülen, istenilmeyen… Yedek parça olarak doğduğunu düşünen,
yaşatılan değersizliği hayat boyu ilişkilerine yansıtan, düzgün bir ilişki
kuramayıp acıyla yoğrulan…
Dünya Ağrısı’ndaki can yakan
keskin ifadeleriyle Ayfer Tunç’u aradım satırlar boyu. Eğitimli, çok başarılı,
mutlu ya da tutunamamış insanları anlattığı kitap boyunca taşrada değil, büyük
şehirlerde geçen, eğitimli, çalışkan insanların hayatlarındaki acıları okudum.
İçine girmeye çalıştım bu satırların, yüreğime sızmasını istedim. Olmadı işte,
alamadı beni içine… Başka kitaplara kaydı aklım, özellikle Sanem’in
hayatını okurken Baba ve Piç’i düşündüm Elif Şafak’tan… Konular, analizler,
düşündürücü cümleler… İşte daha çok içine alabilseydi beni…
Arka Kapak
Saatin içindeki kum taneleri gibi parmaklarının arasından
akıp giderken hayat, hikayeleriyle birbirini tamamlayan iki aşık, belirsizlik
içinde sevgilerini var ediyor. Ama bazen kum saati sadece akmıyor, yere düşüp
kırılıyor, kumlar ortaya saçılıyor. Böyle anlarda ailenin sadece huzur ve
güzelliği değil geçmişe terk edildiği sanılan hatıraları, marazları da taşıdığı
anlaşılıyor.
İki aşığın genetik hastalıkla kesişen yolları bir noktada ayrılsa
bile biri İstanbul’da, diğeri New York’ta aynı nefesi alıp vermeyi
sürdürecekler… nefesleri yettiği sürece.
Ayfer Tunç, ilmek ilmek işlediği cümleleriyle modern zaman
bir destan yazıyor. Aşıklar Delidir ya da Yazı Tura ailenin, arkadaşlığın,
sadakatin, hastalığın ama en çok deliliğin ve acının öyküsü.
Çünkü aşıklar delidir ve deliler acı çeker.
Umutlandı. Yüzü açık kalmış bir kitap gibiydi, aşk hakkında hiç
söylemediği sözler satır satır okunuyordu. Mucizeler her zaman beklenir
hayattan. Aşkın kendi varlığından gelen, iyileştirici bir gücü vardır ve
kıyaslanacak olursa, aşkla geçen zamanın özgül ağırlığı, saatlerin gösterdiği
zamanınkinden kat kat fazladır. Aşk zamanın yoğunluğunu arttırmaya muktedir
olan tek kimyadır.
Fuardan temin edicem , okuyacaklarım arasında. Keyifli okumalar 👍🏻🤗
YanıtlaSilumarım beğenirsiniz, biraz yüzeysel gibi hissettim
Sil