Şehir içi gezisinde Atatürk Köşkü
ve Ayasofya Müzesi'nden sonra biraz da genelden bahsetmek istiyorum. Trabzon’a daha önce gitmiş olsam da bu gidişim
de beni çok şaşırtmayı başardı. Belki zamanla etrafıma daha bilinçli bakmayı
öğrenmiş olmamdan olabilir diye düşündüm. Şaşırdıklarımdan biri Arap
turistlerin bu kadar çok olabilmesiydi. Bu sene Arabistan ve Kuveyt ağırlıktaymış.
Harika Atatürk Köşkü ve Ayasofya
Müzesi’nden sonra çay içmek için Boztepe’ye gitmeden olmaz tabii. Tepede olduğu
için köşteki gibi hava kuru ve yazları boş yer bulmak çok zormuş. Anacığımın
Ordu’dan arkadaşının soyadını taşıyan Boztepe’nin Trabzon’da da olması şaşırttı
beni. Ama asıl şaşırtan şey taksicilerdi maalesef!
Trabzon’da taksi çok pahalı ve duraklar
da çok nadir ve ara yerlerde. Tamam dolmuş çok ama yanınızda oradan indim biraz
yürüyüp buraya bineceğim hızını
yakalamakta çok zorlanacak 80 yaşında bir fıstık varsa indi bindi gerçekten
zor. O yüzden Samsun’daki gibi taksiye meylettik ve aldık ağzımızın payını bir
güzel. Zaten Arapları çevreye götürmekten iyi kazanan bir taksiyi tutabilmek
için en az 15 dakikayı göze almanız gerek. Aman dikkat!
En çok şaşırdıklarımdan biri de
denizin tam kenarında olan havaalanı, ilk defa böylesini gördüm. Neden derseniz
liman gibi denizle aynı hizada neredeyse ne bileyim garip geldi işte…
Çocukluğunuzdaki yeşilin yok
olmasını, deniz havasını içerlere alan paralel yapılaşmanın artık olmadığı
şehrinizde bu durum normal geliyor olsa bile Trabzon’dan biraz daha fazla şey
bekliyor insan. Oysa baktığınızda dağlar tıraşlanmaya çoktan başlanmış,
villalar, uzun apartmanlar sıra sıra inşa edilmiş bile. Bu biraz gelişen tüm
Karadeniz’de böyle maalesef. Yeşil yok oluyor, diğer bir deyimle
akciğerlerimiz. Çocuklarımıza nasıl bir dünya bıraktığımız artık önemli değil,
bu da çok üzüyor…
Trabzon’a gidip de Akçaabat köfte
yemeden olmazdı. Bankalar caddesinde tavsiye edilen yerde yani Akçaabatlılar’da
yedim köftemi. Bu dönem mezgiti de güzel olurmuş, sordum anam için kalmamıştı.
Meydan’da sokakta yemek aklımda kaldı bir dahaki sefere diyeyim. Bu arada
kaldığımız otelin karşısında Nejla Hanım’ın ev tatlıları vardı, şubeymiş,
Akçaabat’ın girişinde asıl yeri varmış. Hoş bir bahçe yapmışlar. Laz böreği
yedik, anamla ablam muhallebisini beğendiler. Nedense benim aklım ilk defa yemiş
olduğumdan olsa gerek Fındıklı’dakinde kaldı. Şehre 1 saat civarı uzaklıktaki Sümela’yı
daha önce görmüş olsam da tekrar gidelim dedik. Ama zaman olmadı, bir dahaki
sefere orada mıhlama, Hamsiköy’de sütlaç yemek nasip etsin Rabbim…
Karadeniz gezimizde, oranın yerlilerinin en çok Araplar ve Suriye'lilerden şikayet ettiğini gözlemiştim ben de. Her yerde onlar var, bize yaşayacak yer bırakmadılar nerdeyse diyorlardı.
YanıtlaSilparalarını alırken pek öyle demiyorlar : ) gelişiyor her yer gibi, turizm sezonları hep böyle güzel geçsin
SilTrabzon'a üç kere gittim. En çok da mezgit balığını sevdim. Akçaabat köftesi için Akçaabata da gittik. Trabzonu çok sevdim...Havaalanına gelince onu sormayın :)Havaalanı gerçekten çok enteresan...Mesafe kısa olunca uçaklar da sanki tam hızını kesemeden duruyor ya da bana öyle denk geldi bilemiyorum :)
YanıtlaSil)) tekrar gitmek nasip olur inşaAllah ))
SilAmin diyelim, özellikle de sütlacı için :) 1,5 yıldır Trabzonda'yım, gerek olursa taksici arkadaşımız var onun taksisine bindiğimizden midir yoksa hep kısa mesafe gittiğimizden mi bilmem, biz çok taksi parası ödemiyoruz. Turist olayına gelince, bu yıl THY Arabistan'dan direkt uçuşlar başlattı buraya, o sebeple bu yıl inanılmaz sayıda Arap turist vardı burada. Neyse, afiyet olsun diyelim :)
YanıtlaSilteşekkürler inşaAllah yakında tekrar görüşürüz Trabzon'la ve güzellikleriyle
Sil