5 Eylül 2013 Perşembe

Ayasofya Müzesi - Trabzon


Trabzon günlerine,  ortasından balıklama dalarak Ayasofya Cami’ni anlatarak başlamamın nedeni orada yaşadığım bana göre hoş olmayan bir olay. Fatih zamanında Trabzon alındıktan sonra kilise olan Ayasofya camiye çevrilmiş. Bir devletin işgal ettiği yerlerde kendi kurallarını koyarak gücünü hissettirmesini anlayabiliyorum.  Ki Osmanlı bu tip yapılara hoşgörülü davranarak içindeki freskleri sadece badanayla boyamış ve böylece daha sonra ortaya çıkmaları sağlanabilmiş.



Belki şu anda içinde bulunduğumuz dönemin hassasiyetinden olsa gerek bizim ziyaretimiz sırasında oraya gelen bir kadın “her yeri cami yaptınız! Yeter!” diye tam olarak çığlıklar atmaya başlayınca hepimiz rahatsız olduk. Camiye çevrilerek bir açıdan korunması da sağlanmış oluyor, diye düşünüyorum. Hele de Divriği’de bugüne kadar gelebilmiş ama mezbaha yolunda olduğu için yıkılan kilise düşünülünce…  Hem böylece bakımı da sağlanmış oluyor. Ah bir de restorasyon felaketleri olmasa… Aşağıdaki fotoğraf 1925 yılındaki halinden… Yukarıdaki ise şimdiki hali. Ana yapıda biraz değişiklik olsa da iyi durumda gözüküyor, kullanılmasına bağladım bu durumu, nefis gün batımı manzaralı bir çay bahçesine de….


Kutsal Bilgelik anlamına gelen Ayasofya Hıristiyanlık inancına göre Hz. İsa’nın sıfatlarından biri. Anadolu’da Hıristiyanlık tarihi açısından önem arz eden üç Ayasofya var. Biri İstanbul’daki, diğeri İznik’teki, bir diğeri de Trabzon’daki. Kilise,  Gürcü Kraliçesi Tamara yardımıyla kurulan Trabzon Devleti ve Komnenos hanedanı zamanında yapılmış. Komnenos idarecilerinin karmaşık politik ilişkilerinden dolayı süslemeleri ve mimarisi ile eklektik (karmaşık) bir yapı gösteriyor. Taş süslemelerde Rus etkileri, Gürcü soğan kubbe, Selçuklu taş işlemeciliği bunlardandır.

  
Güney cephedeki firizin üzerindeki kabartma figürlerin her biri ayrı bir taş üzerindedir ve Tekvin (Tevrat’ın Yaratılış bölümü) hikayesini anlatırlar. Kemerin giriş taşında Trabzon’da 257 yıl hüküm sürmüş olan Komnenos hanedanının devlet amblemi olan kanatlarını açmış durumda doğuya bakan tek başlı kartal- ateos motifi yer alır.


  
İtalyancada fresco nemli, ıslak anlamına gelir. Freskler yapılırken sanatçıların freskleri boyadıkları yüzey ıslak olmalıydı. Sanatçılar resimlerini bir iğne ucu yardımıyla karton üzerine çiziyorlar, sonra çizdikleri resmin kopyasını duvar üzerine çıkartabilmek için iğne delikleri üzerinden kömür tozu geçiriyorlar ve duvarı kireç ile ince kumdan oluşturdukları bir sıva ile kaplıyorlardı. Eğer sıva onlar boyayı bitirmeden önce kurursa kabarıyor, her şeye yeniden başlamak zorunda kalıyorlardı. Sıva kuruduktan sonra yapılan süsleme ve resimler fresk yapımından kolaydır ve sekko olarak adlandırılmaktadır. (Kaynak ; Trabzon Ayasofya’nın Freskleri- İsmail Köse, Ali Ayvazoğlu)


Sahnelerdeki şekil, tasvir ve renkler ile mesaj vermek büyük önem taşır. Örneğin; sakal: bilgeliği, elde kitap tutulması:erdem ve bilgiyi, pelerin: bilgelerin geleneksel giysisini sembolize ederken, hale evrensellikle ilgilidir ve kutsallığı sembolize etmektedir.


O dönemde bütün halk okuma yazma bilmediği için bu tip fresklerle hem kilise süslemeleri yapılırken hem de halk bilgilendirilmiş oluyordu. Benzer freskleri İstanbul’da Kariye Müze’sinde de görmüştüm. Burada da İsa’nın mucizeleri, Hz Meryem’im doğuşu gibi konular işleniyor.

  
Cami’nin yanındaki Çan Kulesi’nin daha sonra yapıldığı söylenmekte. Şimdilerde denize epey uzak olsa da o dönemde denize hakim bir konumda uçurumun kıyısında olduğu belirtilmiş. Deniz feneri olarak ve  yıldızları gözlemek, astronomi dersleri için kullanılmış.

  
Sümela Manastırı’yla ilgili bilgi araştırırken internette bırakın Hıristiyan yapılarını camileri gezin diyen yazılar okumuş ve gerçekten üzülmüştüm. Geçmişten günümüze kalanı öğrenmek, korumak, gelecek kuşaklara aktarmak bir gelenek olmalı diye düşünüyorum. Aksi takdirde “Ama ama siz Müslümansınız” diyen Amerikalı tutucu spikerden bir farkımız kalmaz diye düşünüyorum. 


Trabzon’a daha önce geldiğimde de ziyaret etmiş olsam da yapısı, manzarası, bölgenin çeşitli yerlerinden toplanan taşlarıyla ilgimi çeken, dinginliği hoşuma giden ve yöreye ger geldiğimde gitmek isteyeceğim yerlerden biri. Sanırım bu biraz da fotoğraflamak isteğimden…


Çünkü her seferinde şurayı şöyle çekseymişim, burada şöyle yapabilirmişim deyip duruyorum. Bakalım hayırlısıyla gelecek sefere nasıl kareler çekeceğim?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...