Carlos Fuentes okuduğum ikinci
kitabıyla kurgusunu, konularını sevdiğim yazarlar arasına girdi. Ama okurken
arada bir yoruyor. Özellikle Laura Diaz’lı Yıllar’da çok fazla isim olması
bölgeye yabancı benim gibi biri için okunması ya da dönemin anlaşılabilmesi
açısından zor gelebiliyor. İsimlerin tanıdık olabilmesi için birkaç satırla da
olsa Meksika tarihini okumak iyi geldi.
Kendi adıma özellikle İkinci
Dünya Savaşı’nın Meksika’ya hatta Amerika’ya etkileri hakkında pek fikrim
yoktu. İspanya’da Rusya’yla müttefik olarak savaşan Amerikalıların daha sonra
komünist damgasıyla cadı avına kurban gittikleri ya da bu cadı avının
boyutlarını tam olarak fark edememişim sanırım. Meksika’da ise plantasyonlardan
yani kölelik sisteminden, mal varlıklarının ellerinden alınmasına, tarlalardan alınanların ucuz işçi olarak
çalıştırılmasına, iç savaşın 11 yıl sürmesine, her dönemin kendi zenginlerini
yaratmasına kadar bir hayat eşliğinde birçok şey öğreniyorsunuz. Almanya’dan
Meksika’ya gelmiş dedesinin kurduğu bir yaşamda gözlerini açan Laura Diaz’ın
hayatı eşliğinde… Çocukları dahil kimse için fedakarlık yapmamış, hayatı
geldiği gibi aşklarıyla yaşamış. Son döneminde ise sanatıyla başarıya ulaşmış
bir kadın eşliğinde…
Bu arada Hitler ve Stalin
karşılaştırmaları bugüne kadar aklıma belki gelmiştir ama bu kadar net hiç
düşünmemiştim. Hitler kötülüğün timsali, Stalin ise iyilik için kötülük yapan
bir adam mı ? İspanya’da olanlar, İspanya’dan Meksika’ya sığınanlar, Amerika’dan
Meksika’ya sığınanlar, Soğuk Savaş’ın etkileri, bizden yardım isteyen Struma gibi Yahudi yüklü bir
geminin Amerika ve Küba tarafından geri döndürülüşü, hiç suçu olmayanların
akıbetleri, Amerika’nın sanayi devriminin gerçekleştiği kentlerin yakın zaman
halleri… En iyisi arka kapakla kapatmak bu yazıyı….
“Laura Diaz’lı Yıllar, Meksika’nın
yakın tarihini bir kadının gözüyle ele alan, geniş kapsamlı, çok boyutlu bir
başyapıt. Carlos Fuentes kahramanını tarihin atına bindirerek 20. Yüzyıl Meksika’sının
toplumsal ve ekonomik değişimleriyle, “sözde” Devrimci Parti’nin yetmiş yıllık
iktidarı boyunca birbirini izleyen ayaklanma ve baskı dönemleri arasında
dörtnala koşturuyor.Yıllardır yapıtlarında Meksikalı kimliğini anlatmayı görev
bilen Carlos Fuentes, bu kez destansı bir roman kurgusu içinde Latin Amerika’nın
geçirdiği evrimi, sosyal ve ulusal bir devrim olarak başlayıp yozlaşmayla sona
eren neredeyse yüz yıllık bir dönemi ele alıyor. Varlıklı dedesinin kahve
plantasyonunda dünyaya gelen Laura’nın babası bankerdir, ağabeyi ve kocası ise
devrimci mücadelenin içinde yer almışlardır. Oysa kısa sürede devrim yozlaşacak
ve çökecektir. Romanda Meksika’nın yakın tarihi işlenirken, aynı dönemde Avrupa
ve Kuzey Amerika’daki toplumsal değişimler de romana ustaca katılmaktadır.
Amerikan Sanayi Devrimi’ni yakından izleyen ve resimleyen Diego Rivera ve eşi
Frida Kahlo ile Meksika’da öldürülen Troçki’yi de kahramanlarının arasına katan
Carlos Fuentes, okuru İspanya’daki büyük iç savaştan Almanya’daki toplama
kamplarına,Amerika’daki McCarthy’ci akımdan aynı dönemin ünlü aydınlarına kadar
pek çok olay ve kişi arasında gezdirirken, yıkımlar, umutsuzluklar,
yolsuzluklarla çalkalanan bir ülkede onuruyla ayakta kalmayı başaran yürekli bir
kadının öyküsünü anlatıyor.” Arka Kapak
İlginç okumalı. Paylaşım için çok teşekkürler. Sevgiler...
YanıtlaSildünyanın öte yanında neler olduğuna dair..
Silsevdiğim insanların sevdiği kitapları hep merak ederim.
YanıtlaSilama emin olamadım bu benlik mi değil mi?
:)
biraz sabırla okunmalı gibi geldi bana :)
harikasın ... olayları tarihe yerleştirmek isteyince oluyor olanlar : )
Sil