11 Kasım 2016 Cuma

Tembellik Hakkı – Paul Lafargue


Adını her gördüğümde yüzüme oturan gülümsemeyle okumalıyım diyordum. İtiraf ediyorum, tembelliğe methiye olduğunu düşünüp, almayı erteledim. Ta ki bir rafta görünceye kadar, evet istediğim yayınevinden değildi, gene de ısrarı karşısında dayanamayıp aldım. İyi ki de almışım. İlk sayfalardan itibaren bambaşka bir konuyla karşılaştım…

Yaşadığımız bir düzen var, ülkede ve dünyada. Çoğu zaman bu düzenin hep böyle olduğu gibi bir fikre sahip olduğumu dinler tarihi okurken fark etmiştim. Dinlerin kurumsallaşma süreci şaşırtmıştı beni demeliyim belki de. Haçlı seferleri bal gibi de kurumsallaşmış dinin kullanılmasıydı işte…

Tembellik Hakkı, 1848 yılında yazılan Çalışma Hakkı’na cevaben yazılmış, 1880lerde yayınlanmış. Değişen dengeler karşısında, papazlar, burjuvazi ve soylular arasındaki ilişkileri anlatan giriş kısmıyla alıverdi beni içine. Soylular karşısında özgürlüklerini elde eden halk üretime katılarak nefes almadan çalıştırılmaya, çalışmaya başlar. Amaç üretim, üretim, üretimdir. Gün gelir üretilen mallara tüketici bulunamaz. İşçiler, ürettiklerini almıyorlardır. Soylular ve diğerlerinin de tüketme çılgınlığı yetmiyordur. Hal böyle olunca sömürgelere kayar iş. Savaşlar başlar. Yeni pazarlar için savaşlar devam eder.

Nefes almadan çalıştırmayla üretilen çok fazla malın elde kalması, yeterli pazarın olmaması krizlerinden sonra aynı işi daha az saatte yaptırmaya karar vermişler. Saatlerin azaltılma nedeninin bu olmasına güleyim mi ağlayayım mı bilemedim desem. İnsanlara tatiller vererek tüketime girmelerine yardımcı olmak da denebilir belki buna. 19.yy sonunda yazılan bir kitapta anlatılan olaylar kimimize belki de Cesur Yeni Dünya’yı hatırlatır ya da başkalarını ya da en acısı günümüzü. Sürekli çalıştırarak kalan zamanlardaysa hiç durmadan tüketerek düşünme de engellenmiş olmuyor mu? Bir yüzyıl önce yazılmış bir kitabın güncelliği, olayların gelişimi tüylerimi ürpertiyor benim. Çalışma ve tembellik olarak nitelediği eyleme yüklediği anlamlar… Minicik bir kitap, sanayi devrimine dair çok şeyi oturttu aklımda. Mutlaka okuyun derim…

Arka Kapak

Paul Lafargue, ne çalışmanın yadsınması ne de kendi içinde boş zamanın kutsanması olarak kaleme aldığı Tembellik Hakkı’nda, yaşamın bir tür kutsanmasını gerçekleştiriyor. Sadece “sermaye dinini” ifşa etmekle kalmıyor, teker teker bireylerin üzerinde karar kıldıkları bir toplumsal değer olarak çalışmaya dayalı tüm toplumsal değerlerin geçersizliğini savunuyor. Aynı zamanda hem gülünç, hem ciddi, hem esprili hem de derinlikli bir metin olarak 19 y.y.’ın klasikleri arasındaki yerini almış Tembellik Hakkı, sekiz saatlik iş günü ve cinsiyet ayrımcılığı olmadan eşit işe eşit ücret gibi taleplerin de sistematik bir biçimde ilk defa dile getirmiş olmasıyla önem kazanıyor.


“Ah tembellik! Merhamet et bizim bu bitmek bilmeyen sefaletimize! Ah tembellik! Sanatın, soylu erdemlerin anası, insanoğlunun sıkıntılarına bir teselli ol”

4 yorum:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...