Evde öğretim ya da okulsuzluk ilgi
odaklarımdan biri uzunca bir süredir. Evet çocuğum yok, davulun sesinin uzaktan
gelişinin de farkındayım ama bunlar çocuklarla ilgi düşünmemi engellemiyor. Hele
de koruyucu ailelik gibi nefis projeler de ilgi odağımdaysa. Bu konu hakkında
konuştuğumuz arkadaşlarımdan gelen tepkiler “ya doktor olmak isterse”, “ya bir
şirketin başına geçtiğinde”, “ya da arkadaşları nasıl olacak” gibi sorular.
İçimden, bu yöntemi tercih eden kişiler belli sosyal statülerle ilgileniyorlar
mı gibi sorular geçiyor bazen. Ya da hepimizin mahalle ve okul arkadaşları ayrı
değil miydi, arkadaşlar sadece okuldan mı oluyor? Böyle bir yöntemi seçmek
gerçekten cesaret ve kararlılık gerektiriyor. Yapabilir miydim, yapabilir miyim
bilemiyorum ama inceleyip sonuçlara varmak ve yalnız çocuklar için değil kendim
için de uygulanabilir kısımlar çıkartmak çok iyi geldi.
Kitabın yazarı Ben Hewitt,
kitaplarla arası iyi şişman bir çocukken, yaşadığı sıkıntıyı, kabul görmek
adına yaptıklarını içi sızlayarak hatırlıyor. Okula yasal zorunluluk olan 16
yaşına kadar devam etmiş, ailesi okuldan ayrılmasına onay vermiş. Eşiyse
üniversite eğitimini yarım bırakmış. İkisi türlü zorluklarla geniş bir arazide
yaşam kurarak, iki çocuklarını burada dünyaya getirip yetiştiriyorlar. Bu kitap
bir süreci anlatıyor. Henüz çocukları yetişkin değil yani tam olarak bir sonuç
yok. Ama muhtemelen hiperaktif olarak terapi ve ilaçlara boğulacak olan büyük
çocukları Fin’in ve sessiz ve az konuşan küçük çocukları Rye’ın gelişimlerini,
çok istedikleri konularda öğrenme süreçlerini, yönderlerini, sınava
girmelerini, öğretmelerini, ebeveynlerin geliştirdikleri sabrı okumak çok
etkileyici.
Eşyanın hakimiyetinden kurtulmaya
yatkın olduğum şu dönemde bazı şeyler önemini yitiriyor. Çoğumuz gibi 7/24
çalışırken giyinmek, eğlenmek, para harcamak zevkle yaptıklarımdandı. Ama neden
bu kadar çalıştığımızı sorguladığımızda… Başımızı sokacak eve sahip olmak kabul
edilebilir bir neden. Ya ötekiler?
Çocukları yarıştıran anne babalara o kadar rastlıyoruz ki, amaç birlikte daha
fazla ve kaliteli vakit geçirmekse neden bu kadar yıpratıyoruz kendimizi?
Alacağımız o bilgisayarlar, cep telefonları, oyuncaklar için mi? Çocuğun sadece
bir sopayla yapabildiklerini görmek heyecanlandırmıyor mu sizi de? Beni
etkileyen konulardan biri okulsuz büyümek, takip ettiğim ailelerin neler
yaptığını merakla ve heyecanla izliyorum. Dedim ya bu kendine güven, cesaret ve
kararlılık isteyen bir tercih. Peki ya siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
“Benim çocuklarım okula
gitmediler. İnsanlar bunu ilk duyduklarında ya oğullarım Fin ve onun küçüğü Rye’ın
nasıl öğrendiklerini ya onlara nasıl öğrettiğimizi ya da bu iki sorunun çeşitli
kombinasyonlarını soruyor ve ben de cevap vermekte zorlanıyorum. Çünkü
verilecek cevapların, sorunun ardındaki çocukların öğrenebilmeleri için onlara
öğretilmesi gerektiği varsayımının tatmin edemeyeceğini düşünüyorum. Öğrenmenin
en çok, çocuklar hayatlarının akışından izole olduklarında gerçekleşeceğini düşünüyorlar.
Öğretmenin de uzmanların işi olduğunu. Oysa çocuklar birinin onlara nasıl
öğreneceklerini öğretmesine ihtiyaç duymuyor; zaten öğreniyor. Onlar için
öğrenmek, nefes almak kadar doğal ve bariz. Bedenleri için gıda ne ise;
çocukların ruhsal, duygusal ve entelektüel varlıkları için de öğrenmek o.” Sh10
“Bizler kültürel beklentilerle,
çocukların dünyasının sürekli yeni fırsatlarla yeni ufuklara doğru genişlemesi
gerektiğine inanıyoruz. Oysa ben çocuklarımı izlerken, ebeveynleri olarak
bizlerin, çocukların kendi dünyaları ile kurdukları ilişkilerin değerini
bilmiyor, hatta bu ilişkileri gözden kaçırıyor olabileceğimizi düşünüyorum.
Belki de onlara sınırsız olanaklar sunmamız gerektiğine ne kadar inanmış
olursak olalım, durmalıyız. Durmalı ve sayısız imkan ve tercihlerle dolu bu
büyük ve şaşalı dünyadaki dikkat dağıtıcıları engellemeliyiz. Onları gerekenden
bile biraz fazla fırsata maruz bırakmamalıyız. Belki de çocuklarımıza hemen
kapımızın önünde, yakın çevremizde etrafımızdaki insanlarla, komşularımızla,
mahallemiz ile ve hatta hayal gücümüzle yaşayabileceğimiz deneyimlerin
zenginliğini göstermeliyiz. Bu bencilce bir hayal mi? Emin değilim ama elimin
tersiyle de itemiyorum. Çünkü biliyorum ki benim çocuklarım koca bir dünyada
sonsuz ihtimalleri kovalamak yerine, nerede olurlarsa olsunlar ellerinin
altındaki dünyada doyuma ulaşabilecekler.” Sh11
Arka Kapak
“Bizim çocuklarımız okula
gitmiyor. Bu kitap genel olarak oğullarımın örgün eğitim sisteminin sınırları
dışındaki öğrenme biçimi ve öğrendiklerinin içeriğiyle ilgili. Ancak bu biçim
ve içerik birçok açıdan Vermont Dağı’nın yamacındaki hayatımızdan ayrı
düşünülemez. Bu nedenle anlatacağım hikayelerin hiçbiri ilk bakışta size
öğrenmeyle ilgili gibi görünmeyecektir, yani en azından bu kültürde anlaşıldığı
biçimde ilgili değildir. Paylaştığım hikayeler çocuklarımızın eğitimi hakkında
olduğu kadar, arazimizle kurduğumuz bağın, oradaki çalışmalarımızın sürekli
geliştirdiği yaşam biçimi anlayışımızın, benim ve eşim Penny’nin de hakkında.
Anlattıklarım yalnızca
öğrendiklerimiz hakkında da değil, aynı zamanda öğrendiğimiz ama unutmaya
çalıştıklarımız hakkında. Hem inandığımız gibi yaşayabileceğimiz hem de daha
geniş anlamdaki bir dünyayla olan bağımızı koruyan, dengeli bir yer inşa etme
maceramız hakkında.”
süper bilgiler,ama okulsuz olmak burda nasil oluyor bilmyiorum,bende isterdim kendim bir sekilde bu olaya taniklik etmek! bununla ilgili birkac yazi görmüstüm.Aslinda bu tür yerler var okul diye gecmiyor ama evde degil tabiki yinede...Cok hos.
YanıtlaSil@minetozanoğlu; sanırım çocuğunuz olmamasına rağmen bu kitabı okudunuz. Tebrik ediyorum sizi. Öğretmenlerin ve ebeveynlerin öncelikli olarak okuması ve fikir edinmesi en büyük temennilerimden. Biraz da sıkılarak, bir şey danışmak istiyorum size. Bu kitabı aramadığım yer kalmadı. İnternet kitapçıları, ikinci el satan siteler, yayınevinin sahibi... baskısı tükenmiş. Yeniden baskıya gireceği bilgisini aldım lakin zaman belli değil. Bu aralar bu konularla oldukça ilgiliyim, kitaplar okuyorum, siteler-bloglar inceliyorum (1.5 yaşında bir oğlum var:) Uzun lafın kısası; kitabı bana satmayı düşünür müsünüz acaba? Cüretimi mazur görünüz, hayır deme hakkınız da bâkidir elbette:) b.beyzaaydin@hotmail.com a mail atabilirseniz sevinirim
YanıtlaSil