Sadece konuştuğu için mahkum
edilen bir adam Sokrates, baldıran zehri içerek öldürülüyor ya da idam ediliyor
artık ne derseniz. Dinler Tarihi’nde bebek adımlarıyla ilerleyen benim için bu
kitap bulunmaz bir nimet gibiydi. Yıllarca neden Platon okumadığıma
hayıflandığım dönemlerdeyim. Devlet’le başladığım serime Sokrates’in Savunması ile
devam ediyorum, sürekli zihin jimnastiği haliyle… Dindarlık üzerine, savunma,
yapılması gereken ve ruh bölümleri 2500 yıl öncesinden bugüne pek de bir şey değişmediğini
gösteriyor bir yandan da öğrenilecek ne çok şey var diye düşünüyor insan…
Gökyüzünü, yeraltını araştıran,
güzel konuşma sanatını geliştirerek her şeyi tartışmaya açan Sokrates
tanrıtanımaz olarak yaftalanıyor. Oysa ifadelerinden anladığımız bambaşka, gene
de öldürülüyor. Ölmeden önce kaçması, düşüncelerini ifade etmeye devam etmesi, çocuklarının
geleceğini garanti alması adına önerilerde bulunuyor onu çok seven arkadaşları.
İnandığı değerlere sonuna kadar sahip çıkması, vatan, dürüstlük, çocuklarıyla
ilgili açıklamalar yapıyor Sokrates.
Ve sonunda öleceği gün geliyor.
Onunla sohbete doyamayan arkadaşları çevresini sarıyor. Hangimiz ölmeden önce
ruh ve beden hakkında konuşabiliriz bilmiyorum. Sevdiklerini kaybedenler için
bu konu kimi zaman tabu ya da yaşarken ruh ve bedenin bir gün ayrılacağını konusunu
düşünmek bile istemiyoruz çoğu zaman… Ruhun bedenden önce varlığı, bedenden
ayrıldıktan sonra da yaşayacağı konusunda nefis açıklamalar yapıyor. Öyle ki
diyalektik materyalizmden, karmaya, hak dinlerden, vatan sevgisine, etik
değerlere gidip geliyor insan… 2500 yıl öncesinden bahsediyoruz…
“Bana kalırsa Atinalılar bir
insanın bilge olup olmadığını önemseme, yeter ki o insan bilgeliğini başkasına
aktarmasın. Ama bir insanın birilerini bilge yapma yetisine sahip olduğunu
düşünürlerse, senin de söylediğin gibi, kıskançlıktan ya da herhangi başka bir
nedenden ötürü büyük öfkeye kapılırlar.”Sh5
“Her acı ve her mutluluk, bir
çivi gibi ruhu bedene çiviler, onu bedene yapıştırarak maddi özellikler
kazanmasını sağlar ve bedenin doğru saydığı şeyleri kendisinin de doğru
saymasına neden olur. Bedenin değer yargılarını sahiplenerek onunla aynı
şeyleri sevmeye başladığından bedenle aynı alışlanlıklara, aynı hayat tarzına
sahip olur ve Hades’e hiçbir zaman arınmış halde gidemez. Ruh, terk ettiği
bedenle kirlenmiştir, hemen başka bir bedene girer ve ekilmiş bir tohum gibi
orada kök salar. Bu yüzden ilahi, arınmış ve değişmeyenle bir araya gelme
imkanını bulamaz.”Sh127
Arka Kapak;
“Platon (MÖ yaklaşık 428-MÖ
yaklaşık 348): Bugünkü üniversitenin atası sayılan Akademia’nın kurucusu ve
hocası Sokrates’i konuşturduğu diyaloglarla felsefeyi yazıya en iyi aktarmış
ustalardan biridir. Bu kitapta birbirini tamamlayan dört diyalog yer
almaktadır. İlk diyalog olan Euthyphron’da yargılanışının öncesini anlatır ve
dinsizlikle suçlanan Sokrates’in Savunması’nda ise yargı süreci
anlatılmaktadır. Kriton’da hüküm sonrası anlatılır, bir yurttaşın saygı duyması
gereken ilkeler tartışılır. Platon’un en şiirsel eserlerinden biri olan Phaidon’daysa
Sokrates’in son günü anlatılırken ruh hakkındaki düşünceleri yansıtılmaktadır.
Ari Çokona (1957): İstanbul’un
Fener semtinde doğdu. İTÜ’den Kimya Yüksek Mühendisi olarak mezun olduktan
sonra bir süre boya sanayinde çalıştı. Halen özel bir lisede kimya
öğretmenidir. Antik ve çağdaş Yunancadan Türkçeye edebiyat, tarih ve felsefe
çevirileri yapmaktadır. Ayrıca İstanbul ve Anadolu Rumlarının tarih ve edebiyatına
ilişkin çalışmalar yürütmekte, kitaplar yazmaktadır. Türkiye ve Yunanistan’ın
çeşitli edebiyat dergilerinde makale, şiir ve öyküleri yayınlanmıştır.”
Merhaba.
YanıtlaSilGüzel paylaşımlarınızı takip etmek istedim ama buton yok...
o butonu bilmiyorum desem... instagramda ya da facebookta da varım, beklerim Sevgilerimle...
Sil