Bu geziye çıkma amacım Divriği Ulu Cami’yi çok merak ediyor
olmamdı. Ve işte bir sabah doğu kapısında Hocamızın anlattıklarını dinliyordum.
Bu arada yerlerdeki tozlar dikkatimi çekti, sanki bir inşaattan kalmaydılar.
Çok geçmeden nedenini anladım, fotoğraftaki sevimli kuşların
marifetiydi bu tozlar.Böylesi bir tarihi yapıda serçeleri, kumruları
görmek hatta fotoğraflamak insanın çok
hoşuna gitse de
Yapıyı oyarak zarar veriyor olmaları affedilemez
galiba…
Yukarıdaki fotoğraftaki boşluklar bu sevimlilerin
marifetleri, üzülmemek elde değil …
Kapı işlemelerindeki çift başlı kartalı görmek ise paha
biçilmez! Sivas’ta dayanamayıp çift başlı kartal ebrusu aldım. Bir anı…
Divriği Ulu Camii Mengüceklilerden kalma. Yapımı Ahmet Şah’
a ait. Doğudaki kapıdan sultan girermiş. Oldukça yüksekte olan bu kısım
içeriden sadece pencere olarak gözüküyor ve ahşap direkleri kalmış.
Bir üstteki fotoğrafta üst detayı gözüken, kuzeydeki taç
kapı insanı heyecanlandıracak kadar güzel olan kısımlarından. O kadar çok detay
var ki. Üst üste gelen detaylar derinlik
hissini arttırıyor.Hocamız anlatırken detaylar daha da heyecanlandırıyor
insanı. Üst üste yapılmış yaşam ağaçları, lotus çiçekleri. Kenarlardaki alevli
şamdanlar…
Veee yazılan isimler… Böylesi bir esere zarar vermenin ne
demek olduğunu öğretemediğimiz için suç bizde olmalı …
Batıdaki taç kapıların önünde dar bir mesafe var, fotoğraf
çekmek, izlemek için ama kuzeydeki kapının önünde alan yok, üstelik bunca yıllık taşlara yakışmayan bir duvar
yapılmış. Neyse bir dahaki sefere duvarın üstüne çıkmaya niyetliyim daha iyi
seyredebilmek amacıyla. Üstteki fotoğraf ise geniş avludaki iki batı taç
kapısından biri. Anlatılacak o kadar çok şey var ki mesela cami içerisindeki
tonozların her birinin farklı oluşu, tavandaki işlemeler, nefis ahşap işlemeli,
imzalı mimber…
Camiini hemen yanında Turan Melik Darüşşifa’sı var. O dönem
yapılarında tavanda bir açıklık ve yanlarda pencereler var. Bunlar her ne kadar
Ulu Camii’de görüntüsü pek hoş olmayan bir şekilde kapatılmış olsa da Sivas’taki
Şifaiye Medresesi’nde görmek hoşuma gitti. Darüşşifa o dönem pisikolojik
sorunları olanlar için hastane. Bu arada aklıma gelmişken Ulu Camii de bir
yerleşim merkezindeki tüm cemaatin toplandığı camii demektmiş. Her şey düşünülmüş bu yapıda Darüşşifa’nın içinde alana
yağmur biriktirilmesi örneğin.
O dönemde işlemeler çok ileride. Mengüceklerin bayındırlık
ve sanata değer vermeleri ve böylesine bir yapıyı bırakmaları öte yandan bizim
çok da iyi koruyamıyor olmamız çok üzücü geldi. Yalnız benim değil tura katılan
herkesin canı çok sıkıldı. Böylesine bir mirası koruyamıyor olmamız.
Ulu Cami Dünya Mirası listesinde olsa da tek tarihi eser
değil Divriği’de. Urartular’dan kalma bir kale var, kartal yuvası gibi
konuşlanmış tüm heybetiyle.
Öte yandan kaleleri gören parktan direk karşıya bakın
aşağıya doğru bakarsanız tam bir çöplükle karşılaşıyor insan. Kendi adıma
inanamadım. Peki ya kalenin biraz altında yapılan mezbaya ne demeli.
Bu iki kafadar Kale’nin hemen arkasındaki uçurumun
kenarındalar.Ben aşağı bakamazken onlar aşağı iniverdiler bir anda. Divriğili
olan rehberlerimizden biri eskiden evlerinin burada olduğunu inekleri burada
otlattıklarını bazen ineklerin dar alandan geçerken uçurumdan düştüğünü
anlattı. Bir yeri anılarla dolaşmak çok hoş.
Yemeğimizi Ayanağa Konağı’nda yedik.Konaktaki detaylar o
zamanki yaşama dair güzel ipuçları eriyor hele tavandaki nefis işçilik. Divriği pilavı nefisti. Pişim şekliyle İskilip’teki
pilava benzettim ama görüntüsü daha farklıydı. Öte yandan ertesi gün yediğimiz
İç’i denemek istiyorum ara vermeden. Bu arada yukarıdaki fotoğraf Ayanağa Konağı değil, yolda çektiğim evlerden biri...
Divriği bir maden kasabası.
Demiryolu 30larda karayolu ise 70lerde
gelmiş ancak. Böylesine zengin bir doğal kaynağa yani” mıknatıs madenine” sahip
bir kasabanın daha iyi korunmuş olmasını diliyor insan. Umarım hak ettiği şekilde
korunur. Tekrar buluşmak üzere diyorum.
Bu gezimizin asıl teması Divriği olsa da Kemaliye’yle
tanışmak bir sürprizdi benim için. Sivas Meydanı’nı görmek de öyle. Çift
Minareli Medrese, Şifaiye Medresesi, Buruciye Medresesi meydanın tarihi
eserlerinden.
Şifaiye Medresesi’nde Divriği’deki Darüşşifa’da gördüğüm
kadın ve erkek detaylarını tekrar gördüm. Oradakinin aksine burada sadece erkek
olan tahrip edilmiş.
Buruciye Medresesi kafesi, sanatçılarıyla vakit geçirmek
isteyebileceğiniz bir yer. Ben de ebru sanatçısı Süleyman Doğan Bey’le
tanıştım.
Süleyman Bey oğluyla çalışıyor. Doğal boyalarını Divriği’den
getiriyormuş.
Bana boya şişelerini tutturdu. Demir tozu olanı tuttuğumda o
minicik şişenin ağırlığı çok şaşırtıcıydı.
Ah az kalsın bu iki nefis köprüden bahsetmeyi unutuyordum. Biri 800 yıllık diğeri 80 yıllık! Sizce hangisi 800 yıllık ?
Seninle fotoğraflarda gezmiş oldum , çok ilgimi çekmiştir Sivas , ilgi çekici değişik bir yer olup farklı insanları vardır canım esere adlarını çizenlerden belli değil mi zaten , pek çok farklı kültürü de benliğinde barındırır , paylaşımların için teşekkürler sevgiler.
YanıtlaSilEserler görülmeden olmayacaklardan... Ulu Camii hele...
SilPilavı annem super yapar. İçe de nen bayılırım. Camiye gelince maalesef korumayı pek bilmiyoruz. Kliseyi gormediniz mi
YanıtlaSilKalenin içindekini mi diyorsun? Bir duvar falan kalmış fotosunu koymadım mezbaha yapılırken yıkmışlar epey bir, yanlış anlamış olmalıyım diye hala düşünüyorum
SilKuşların yaptığı bir tarafa ama insanların verdiği zararlar çok sinir bozucu cidden..Resimler harika ,gezilecek görülecek bir yermiş,ellerinize sağlık
YanıtlaSilUlu Camii görülmeden olmaz tekrar gitmeyi çok istiyorum
SilMine hanım,
YanıtlaSilBir Divriğili olarak kendimden utandım, ben hiç görmedim sadece anlatılanlarla büyüdüm hep annemin babamın hayat hikayelerini dinledim, ne kadar fotoğraflara baksam da, anlatılanları dinlesem de hayalimde hep onların anlattıkları var. Biz
Mengüceklerin soyundan geliyoruz, hayalimde var olan Divriğiyi göremeyeceğimden, korktuğumdan gitmeyi hep erteliyorum. Divriği'deki eski eserler dünya mirası olarak kabul edildi ve ilk yapılan çalışmalar beğenilmediği için yeniden çalışmalar yapılacak diye biliyorum. Divriği pilavı gerçekten çok lezzetlidir, İç tüm Divriğililerin en baş yemeğidir, aslında tam bir diyet yemeğidir bulgur ve yeşilliklerden oluşur gece gündüz yenir, eskiden yaprak sarması gibi yapılıp hamamda bile yenirmiş, Divriğili olmayan gelin ve damatlara önce İç yedirilir bazıları ilk ekmekle yer,şimdiye kadar sevmeyen pek görmedik, Ramazanda en çok özlenen iç'dir, iftardan sonra hemen azıcık yapılır yenir, anlayacağınız iç Divrikliler için vazgeçilmez olmazsa olmaz bir yemektir.
Oraya gitmiş olmanız , fotoğraflarınız, anlatımınız çok güzeldi yabancı birinin gözünden görmek mutlu ediyor . Sevgiler.Teşekkürler.
Mengücekler sanata değer veren bir ülkeymiş bu yapılar mesela camii 2008e kadar ohaliyle gelmiş ve restorasyonda batırmışlar
SilNeredeyse bizim modern camiler gibi değerleri hele Ulu Cami'nin değeri bilinir mibilemiyorum
Mesela Cürek'te hayalet bir Mah var tamam orada madencilik yapmak yerine aşağıda yapmak daha ekonomik belki ama başka şekilde değerlendirilebilir öğrenciler yurt dışına kamplara gidiyorlar neden buralarda da öyle bir şey yapılmasın ....
Divriği büyüsünler yola çıkıp övgüyü Kemaliye de bırakmak iyi mi bilemedim yani Divriği için
Bence gidin ve sahip çıkın
Divriği büyüsüyle olacak )
SilBu geziyi yapmanın tam da zamanı. Kuşlardan önce 2 ayaklı yaratıkların verdiği zarar daha fazla bence. Bir de ne çok vakitleri varmış insanların nasıl uğraşmışlar bu kadar detayla, oymayla değil mi? harika bir gezi olmuş.
YanıtlaSilMengücekler çok iyi bu konuda ulu camii büyülüyor bir yandan üzerken ... Tekrar gideceğim ben de hayırlısıyla....
Sil