Van Gogh'un buruk hikayesini,
kardeşi Theo'ya yazdığı mektupları okuduğumdan beri hayat nasıl yaşanmalı
sorusu aklımın bir köşesindedir her daim? Kuşaklar boyu adınızın hatırlanması
mı yoksa nefes alırken mutlu bir hayat mı? Düşünsenize bir yatak, sandalyeyle
kaldığınız odanın resmi için dünya para veriliyor ya da gördüğünüz kırlar
için... Oralarda çektiğiniz sıkıntıların ürünleri, birilerinin cebini dolduruyor
ama siz hiç birini bilemiyorsunuz çünkü yaşamıyorsunuz... Picasso, bu anlamda
en şanslı dehalardan biri. Yaşarken ününün tadını çıkarmak, istediği gibi
yaşayabilmek büyük şansı...
İyi resim yapabilmek bir yetenek
ve benim en çok gıpta ettiklerimden...
Bu anlamda eserlerini, hikayesini merak ettiğim ressamlardandı Fikret
Mualla. Belki farklı dallarla, tarzlarla ilgilendikleri için ya da o dönem daha
bir bütün oldukları için arkadaşlıkları, Dino'nun Fikret Mualla'yı böylesine
güzel anlatabilmesine bayıldım. Cumhuriyetin ilk yılları... O döneme dair
söylenecek çok şey var. Kendi adıma, en çok da sırça köşklerinden ahkam kesen
ama kendi çoluğu çocuğu söz konusu olunca benzer şekillerde davranan insanları
dinlemiyorum uzun zamandır. Tabii ki her dönem, sanatçıların istedikleri gibi çalışmalarından yana gönül...
Fikret Mualla, çok genç yaşta
annesini trajik bir şekilde kaybedip, babasının hemen evlenmesini kaldıramadığı
için yurtdışına gönderilen bir genç. Genç yaşta bu kadar ağır travmaların
etkisi hayatı boyunca sürer, kadınlarla ilişkisini, hayata bakışını etkiler,
mualif yanını tetikler hele de sanatçı bir ruhunuz varsa... Düşünsenize iflah
olabilir misiniz? Her şeye rağmen resme sığınmak biraz olsun dengeledi belki de
onu. İyi ki çizgiler olmuş hayatında, kendini iyileştirmesi için... Yurtdışı
sürgünlüğünü seçtikten sonra bir daha dönememesi, hasret, sürekli uyumsuz
olmak, ekmek parası derdi...
Abidin Dino, hemen hiç
tanımadığım Fikret Mualla'yı, onunla olan dostluğuyla birlikte okuması çok
keyifli anlatmış. Yalnızca hayat hikayesi değil, minyatürlerden modern resme kadar
bir çok bilgiyle okunmayı hakeden bir kitap Gören Göz İçin Fikret Mualla...
"Bence bir mutluluk özlemi,
mutluluğa erişme özlemiydi Fikret'in anlatımı...İki dünya savaşı, kişisel
felaketler, onu dünyaya ve dünyanın güzelliğine övgüler düzmekten
caydıramamıştı bir türlü... (İkinci DÜnya Savaşı'nda Picasso ve Matisse de aynı
şeyi yaptılar.) Hastane çizgileri ve zaman zaman beliren korkulu suratlar bir
yana -ki bunlara seyrek raslanırdı- Fikret resimlerinde sıkıntılarını anlatmaktan
kaçınıyordu genellikle. Hiç değilse görünüşte, mutlu resimlerdi Mualla'nın
yaptıkları. Konu bakımından ya da resmi yaparken duyulmuş, resme yansımış bir
mutluluk türüydü bu. Dünya ile bir sevişme eylemi gibi bir şey.
Bu bakımdan Fikret'in resimleri
OSmanlı minyatürlerinin devamı sayılabilirler. Gerçekten de Osmanlı
minyatürlerinde en ürkütücü konu bile, (harp, darp, ölüm) göz için somut bir
sevinç, bir mutluluktur..." Sh 150
Arka Kapak
"Bir ressamın bir başka
ressam üzerine yazdığı, bu elinizde tuttuğunuz kitap, Türkçede benzeri olmayan
bir kitaptır. (...) Bu, dünya görüşleri birbirinden farklı, sanatları
birbirinden ayrı yollarda ilerlemiş iki sanatçının dostluğunun kitabıdır... Tek
sözcükle bir vefa kitabıdır..." Ferit Edgü
Ressam Abidin Dino, ressam Fikret
Mualla'yı anlatıyor. Kendisi bir öykücü gibi, Mualla'yı bir öykü kahramanı gibi
anlatıyor. Gören Göz İçin Fikret Mualla'da Abidin Dino, 1930'larda Bakırköy
Akıl Hastanesi'ne yaptıkları bir ziyaretin anısıyla başlayarak Ayasofya'dan
Galata'ya, Bakırköy'den Saint-Anne'a, İstanbul'dan Paris'e bütün duraklarıyla,
ölümde sonlanan yolculuğunda Fikret Mualla'nın hayatındaki kırılma noktalarını,
dönemiyle, dönemim şartları ve insanlarıyla birlikte dile getiriyor...
Abidin Dino, Fikret Mualla ile
olan derin dostluğunu bir dil şölenine dönüştürürken, resim sanatı üzerine de
önemli yorumlarda bulunuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder