16 Ekim 2017 Pazartesi

Sardalye Sokağı – John Steinbeck


Gecenin Sonuna Yolculuk, üç kıta, iki savaşı anlatırken bıçak keskinliğiyle savurur atar bizi de. Satırların peşinden Afrika’ya, Amerika’ya gider, çamurlara bulanır, kaçar, sevgiyi bırakır, Avrupa’ya biraz da buruk bir hayata döneriz. Amerika’da Ford fabrikasında çalışırız birlikte. Ford’un dahice fikriyle kapitalizme kazandırdığı seri üretime eşlik ederiz.

Öte yandan Carlos Fuentes, Laura Diaz’lı Yıllar’ında Detroit’i nefis bir şekilde betimler. Ford üretiminin başladığı parlak yıllarıyla yapar girişi, gittikçe sönen, görkemli geçmişini teslim ettiği gri sıradanlıkta takılır düşeriz. Sardalye Sokağı’na başlarken aklımda, bir yanda Ford’a dair ne bulabileceğim diğer yanda Tembellik Hakkı vardı. İlk sayfalardaki konserve fabrikalarıyla birlikte tamam dedim, fabrikalarda yaşananlara dair nefis bir roman okuyacağım. Yanılmış mıyım? Kesinlikle, nefis bir roman okuduğum doğru ama…

1930’lu yıllarda California’da bir sokakta, Sardalye Sokağı’nda buldum kendimi. Her yer ve herkes  o kadar net tanımlanmış ki. Doc.un laboratuarı, aradaki boş arsa, Lee Chong’un bakkalı, Dora’nın yeri, Mack ve tayfası. Hepsi belki de o dönemin Amerika’sının sıradan kasabalarında rastlanacak kadar sıradan ama bir o kadar da muhteşem ve unutulmaz karakterler. Lee Chong’tan, Doc’a, Dora’ya, Mack’e kitabı, bir an bile sıkılmadan okuduğuma bu arada her hangi bir entrika, aşk hikayesi olmadığına inanamadım bitirdiğimde. Hırslar yerine günlük yaşamın sıradan ama içten ilişkileri üzerine kurulmuş, kapitalizmin vahşi doğasının tam olarak yerleşmediği zamanlardaki bir sokağın hikayesi Sardalye Sokağı… Aklımın karman çorman olduğu bir anda, sakince sokağa girip izlemek çok iyi geldi doğrusu…

“Şunlara bak,” dedi. Doc. “İşte bunlar gerçek filozoflar. Bana kalırsa,” diye sürdürdü sözünü, “Mack ve oğlanlar dünyada bugüne kadar olmuş her şeyi, muhtemelen de olacak her şeyi biliyorlar. Günümüz dünyasında sağ kalmayı diğer insanlardan çok daha iyi beceriyorlar. İnsanların hırs, gerginlik ve açgözlülük yüzünden kendini paraladığı bir dönemde, onlar gayet sakin. Şu sözde başarılı insanlarımızın tamamı hasta, mideleri kötü, ruhları kirli, oysa Mack’le oğlanlar sağlıklı ve tuhaf biçimde temiz. Canlarının istediğini yapabiliyorlar. İştahlarını, arzularını onlara başka tanımlar getirmeksizin, güzelce görebiliyorlar.” Sh 139

“İsteseler bulabilirler,” dedi Doc. “Yaşamlarını mahveder ve paraya kavuşurlar. Mack bir dahinin niteliklerine sahip. Bir şey istediklerinde hepsi de gayet zeki olabiliyorlar. Ama eşyanın tabiatını, herhangi  bir isteğe tutsak olmayacak kadar iyi biliyorlar.” Ah 140

Arka Kapak

“Konserveciliğin zirveye ulaştığı 1930’lar Amerikası’nda fabrika işçilerinin yanı sıra sanatçılar, bilim insanları, fahişeler ve serserilerin bir arada yaşadığı bir dünyadır Sardalye Sokağı. Memleketi Californiya’daki bu küçük sokağın tüm renkliliğini, canlılığını, yaşanılan çelişkilerini ve kavgaları okurla buluşturan John Steinback, gerçek hayattan esinlenerek unutulmaz karakterler yaratır. Renkli tiplemelerin ve olayların süslediği hikayede, çalışmayı, düzenli bir hayat sürmeyi, sıradanlaşmayı inatla reddeden Mack’in başını çektiği aylak takını sistemin dışında yaşamanın, ihtiyaç duyulan kadarıyla yetinmenin ete kemiğe bürünmüş halidir.


Her insan gibi hata yapan, kimi zaman coşan, kimi zaman hayata küsen, planlarını her zaman istediği gibi hayata geçiremeyen tüm tanıdık karakterlerin sıradan yaşamlarından sarsıcı kesitlerle gerçek dünyayı usta yazar Steinbeck’in gözlerinden görmek isteyenler için…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...