Harabeler arasında durup, nehre
ve karşı kıyıya baktığımda yani tüm o dinginliğin içinde, şaşkınlıkla olanları
düşündüğüm anı unutamayacağım sanırım. Ani’den bahsediyorum evet. Oradaki tüm o
yapıların içindeki ateşgah kalıntısından pek bahsedilmez. İpek Yolu üzerinde
bulunan bu kent, talebe göre şekillenirken şehre gelen Zerdüştiler için böyle
bir ibadet merkezi yapılmış belli ki zamanında. Ticarette olduğu gibi
devletlerin yönetiminde de çıkarlar söz konusu her daim. Hititlerin
fethettikleri ülkelerin Tanrılarını da kabul ederek, bin tanrılı olarak
anılmaları bu yüzden. Hal böyle olduğunda Perslerin Ahameniş Hanedanından
Krallar Kralı olarak anılan Kserkses’in tutumu anlaşılabilir belki de! Peki
sizce amaca giden her yol mübah mı?
İran’da ilk tek Tanrılı dinin
Zerdüştilik olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım. Zamanla dinler tarihinde yol
aldıkça kendimce daha farklı yorumlarım olsa da gene de çoğu yerde Zerüştilik
ilk tek Tanrılı din olarak geçiyor. Bu kitapla öğrendiğim Mecusilik ve
Zerdüştilik arasındaki fark oldu. Mesela ilk Zerdüştlerin ölülerini gömdüklerini,
Sessizlik Kuleleri’nin kullanımının Mecusilerle olduğunu okudum ve Mecusiliğin
bu dinin biraz daha dejenere olmuş hali olduğunu… Sanırım bu konuyla ilgili
biraz daha okumalıyım.
Mevlana’nın doğumundan 1500 yıl
önce aynı bölgede o dönemki adı Baktria yani bugün Afganistan sınırlarında olan
Belh’te filizlenen bir din Zerdüştlük. Coğrafyalarda binlerce yıl arayla
olanlar, özellikle Afganistan’ın bugünkü durumu dünyaya dair fikir vermiyor mu
size de? Her şey siyasetle ilgili, kan
gölleri, açlık, hastalık… Toprağa uzanıp geçmişe kulak versek, siyasetin
insana, dünyaya yaptıklarını dinlesek adım adım… Bir yandan insanların, dinlerin,
dillerin özgürlüğü derken bir yandan da herkes kendine bir yer kapmaya
çalışıyor. Amaç birlikte yaşamak değil, üstün olmak, hükmetmek… İktidarı
sürdürebilmek için öldürmeye devam etmek, asla azla yetinmemek… Politika, uzak
duracağım konulardan biri. Öte yandan dinler tarihi öncelikli ilgi alanım yani politikanın
çıkarları için en çok kullandığı bir konu. Öyle olunca uzak kalmak mümkün mü
politikadan, siyasetten?
Tarih kitaplarını seviyorum, hele
de sadeyse ve bilgiyi önemsiyorsa. Fazla süslenen, yoğun edebiyata boğulmaya çalışılan
tarih romanları yoruyor beni açıkçası. Zerdüşt’ün Sırrı süslemelere girilmeden
sade yazılmış. Döneme dair, epeyce fikir ediniyorsunuz, ah bir de harita olması
bana her zaman iyi gelir.
Bu kitapla Nietzsche’ye dair
fikirlerin ne kadar farklılaşabildiğini okumak değişik geldi. Bu ara elimde
olan Mircea Eliade kitaplarında ve bu kitaptaki fikirleri karşılaştırdım.
Sanırım bunları, Kutsal ve Kutsal Dışı kitabını anlatırken yazacağım… Bir de
kökenlerini oluşturmaya çalışan Kürtlerin, Zerdüştle ilgili anlattıkları değişikti.
Benim ilk defa duyduğum bir şey üstelik… Tarih istenildiği gibi manipule
edilebilir, istenilen söylenebilir, yazılabilir, geleceğe kalabilir. Gerçekse
kimbilir hangi köşede gizlenmiş, üste çıkmaya çalışan herkesten saklanmaya
çalışıyor…
“Bence Kserkses ne yaptığının
gayet iyi farkında. Denge politikası uygulayarak savaşta başarılı olmak
istiyor. Yüz çeşit milletten oluşan bir milyon kişilik bir orduyla savaşa
girmeye karar verdiyseniz, doğal olarak hiçbir ulusun duygularını, inançlarını
göz ardı edemezsiniz.” Sh 50
“Benim gördüğüm kadarıyla, Pers
hanedanı sınırları haddinden fazla aştı. Topraklarını, yönetme gücünün üstünde
genişletti. Karşı karşıya kalınan tüm bu sorunlar, aşırı büyümeden
kaynaklanıyor. Aslında, haldeki durumun müsebbibi olarak Kserkses’i görmek
doğru olmaz. Eğer bir suçlu arayacaksak, Darius’a bakmalıyız.” Sh 295
Arka Kapak
“Zerdüşt’ün Sırrı Nietzsche
Yanıldı, Tanrı Yaşıyor
Pers İmparatoru Darius Babil,
Mısır, Libya, Anadolu, hatta Trak topraklarını ele geçirdi ama Yunan diyarından
zaferle dönemedi. O ölünce, oğlu Kserkses babasının planını gerçekleştirmek
için kolları sıvadı.
Krallar Kralı’nın Yunan’a karşı
gireceği savaşı kazanamaması halinde dinlerinin tehlikeye düşeceğini öngören
Zerdüşti bilgeler, geniş Pers topraklarında gözden ırak üç ayrı nokta ve
reisleri özel olarak yetiştirilmiş dört klan seçtiler.
Yola çıkacak üç klandan hiç
olmazsa biri, geleneklerin ve özellikle inek derisi üzerine altın harflerle
yazılmış kutsal kitap Avesta’nın muhafızı olmayı başarabilecek miydi?
Bilge Rahip tarafından İÖ
500’lerde kaleme alınan Zerdüştiliğin kayıp kutsal kitabı Avesta, 2000’li
yılların başında ortaya kim tarafından nasıl çıkarılacak?
Nietzsche’nin Böyle Buyurdu
Zerdüşt kitabı için “Tam bir
palavra”diyen Hint kökenli esli Avestan uzmanı Nasreddin Parsi, Türk yardımcısı
Sungur İlyaslar’a kim olduğunu ve gerçek niyetini neden açıklamıyor? İngiliz
bilim adamı Parsi, gönlünü Sivas kırsalında kaptırdığı Zerdüşti kızdan aşkına
yanıt alabilecek mi?
Kürtlerin aynı coğrafyanın
unsurları olan Türk, Pers, Arap gibi Müslüman; Süryani, Keldani, Ermeni gibi
Hıristiyan toplumlardan ayrışması gerektiğini düşünen PKK teorisyeni Hoca,
eline “kaza eseri” geçen fırsatı kullanabilecek mi?
Silahların gölgesinde başlayıp,
Irak’taki, Kandil ve İran’daki Kozareş gibi PKK kamplarına hatta Lpndra, Paris
gibi önemli başkentlere uzanacak büyük mücadelenin galibi kim olacak!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder