29 Eylül 2017 Cuma

Zerdüşt’ün Sırrı – Osman Balcıgil


Harabeler arasında durup, nehre ve karşı kıyıya baktığımda yani tüm o dinginliğin içinde, şaşkınlıkla olanları düşündüğüm anı unutamayacağım sanırım. Ani’den bahsediyorum evet. Oradaki tüm o yapıların içindeki ateşgah kalıntısından pek bahsedilmez. İpek Yolu üzerinde bulunan bu kent, talebe göre şekillenirken şehre gelen Zerdüştiler için böyle bir ibadet merkezi yapılmış belli ki zamanında. Ticarette olduğu gibi devletlerin yönetiminde de çıkarlar söz konusu her daim. Hititlerin fethettikleri ülkelerin Tanrılarını da kabul ederek, bin tanrılı olarak anılmaları bu yüzden. Hal böyle olduğunda Perslerin Ahameniş Hanedanından Krallar Kralı olarak anılan Kserkses’in tutumu anlaşılabilir belki de! Peki sizce amaca giden her yol mübah mı?


İran’da ilk tek Tanrılı dinin Zerdüştilik olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım. Zamanla dinler tarihinde yol aldıkça kendimce daha farklı yorumlarım olsa da gene de çoğu yerde Zerüştilik ilk tek Tanrılı din olarak geçiyor. Bu kitapla öğrendiğim Mecusilik ve Zerdüştilik arasındaki fark oldu. Mesela ilk Zerdüştlerin ölülerini gömdüklerini, Sessizlik Kuleleri’nin kullanımının Mecusilerle olduğunu okudum ve Mecusiliğin bu dinin biraz daha dejenere olmuş hali olduğunu… Sanırım bu konuyla ilgili biraz daha okumalıyım.

Mevlana’nın doğumundan 1500 yıl önce aynı bölgede o dönemki adı Baktria yani bugün Afganistan sınırlarında olan Belh’te filizlenen bir din Zerdüştlük. Coğrafyalarda binlerce yıl arayla olanlar, özellikle Afganistan’ın bugünkü durumu dünyaya dair fikir vermiyor mu size de? Her şey siyasetle ilgili,  kan gölleri, açlık, hastalık… Toprağa uzanıp geçmişe kulak versek, siyasetin insana, dünyaya yaptıklarını dinlesek adım adım… Bir yandan insanların, dinlerin, dillerin özgürlüğü derken bir yandan da herkes kendine bir yer kapmaya çalışıyor. Amaç birlikte yaşamak değil, üstün olmak, hükmetmek… İktidarı sürdürebilmek için öldürmeye devam etmek, asla azla yetinmemek… Politika, uzak duracağım konulardan biri. Öte yandan dinler tarihi öncelikli ilgi alanım yani politikanın çıkarları için en çok kullandığı bir konu. Öyle olunca uzak kalmak mümkün mü politikadan, siyasetten?

Tarih kitaplarını seviyorum, hele de sadeyse ve bilgiyi önemsiyorsa. Fazla süslenen, yoğun edebiyata boğulmaya çalışılan tarih romanları yoruyor beni açıkçası. Zerdüşt’ün Sırrı süslemelere girilmeden sade yazılmış. Döneme dair, epeyce fikir ediniyorsunuz, ah bir de harita olması bana her zaman iyi gelir.

Bu kitapla Nietzsche’ye dair fikirlerin ne kadar farklılaşabildiğini okumak değişik geldi. Bu ara elimde olan Mircea Eliade kitaplarında ve bu kitaptaki fikirleri karşılaştırdım. Sanırım bunları, Kutsal ve Kutsal Dışı kitabını anlatırken yazacağım… Bir de kökenlerini oluşturmaya çalışan Kürtlerin, Zerdüştle ilgili anlattıkları değişikti. Benim ilk defa duyduğum bir şey üstelik… Tarih istenildiği gibi manipule edilebilir, istenilen söylenebilir, yazılabilir, geleceğe kalabilir. Gerçekse kimbilir hangi köşede gizlenmiş, üste çıkmaya çalışan herkesten saklanmaya çalışıyor…

“Bence Kserkses ne yaptığının gayet iyi farkında. Denge politikası uygulayarak savaşta başarılı olmak istiyor. Yüz çeşit milletten oluşan bir milyon kişilik bir orduyla savaşa girmeye karar verdiyseniz, doğal olarak hiçbir ulusun duygularını, inançlarını göz ardı edemezsiniz.” Sh 50
“Benim gördüğüm kadarıyla, Pers hanedanı sınırları haddinden fazla aştı. Topraklarını, yönetme gücünün üstünde genişletti. Karşı karşıya kalınan tüm bu sorunlar, aşırı büyümeden kaynaklanıyor. Aslında, haldeki durumun müsebbibi olarak Kserkses’i görmek doğru olmaz. Eğer bir suçlu arayacaksak, Darius’a bakmalıyız.” Sh 295

Arka Kapak

“Zerdüşt’ün Sırrı Nietzsche Yanıldı, Tanrı Yaşıyor

Pers İmparatoru Darius Babil, Mısır, Libya, Anadolu, hatta Trak topraklarını ele geçirdi ama Yunan diyarından zaferle dönemedi. O ölünce, oğlu Kserkses babasının planını gerçekleştirmek için kolları sıvadı.

Krallar Kralı’nın Yunan’a karşı gireceği savaşı kazanamaması halinde dinlerinin tehlikeye düşeceğini öngören Zerdüşti bilgeler, geniş Pers topraklarında gözden ırak üç ayrı nokta ve reisleri özel olarak yetiştirilmiş dört klan seçtiler.

Yola çıkacak üç klandan hiç olmazsa biri, geleneklerin ve özellikle inek derisi üzerine altın harflerle yazılmış kutsal kitap Avesta’nın muhafızı olmayı başarabilecek miydi?
Bilge Rahip tarafından İÖ 500’lerde kaleme alınan Zerdüştiliğin kayıp kutsal kitabı Avesta, 2000’li yılların başında ortaya kim tarafından nasıl çıkarılacak?

Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabı için             “Tam bir palavra”diyen Hint kökenli esli Avestan uzmanı Nasreddin Parsi, Türk yardımcısı Sungur İlyaslar’a kim olduğunu ve gerçek niyetini neden açıklamıyor? İngiliz bilim adamı Parsi, gönlünü Sivas kırsalında kaptırdığı Zerdüşti kızdan aşkına yanıt alabilecek mi?

Kürtlerin aynı coğrafyanın unsurları olan Türk, Pers, Arap gibi Müslüman; Süryani, Keldani, Ermeni gibi Hıristiyan toplumlardan ayrışması gerektiğini düşünen PKK teorisyeni Hoca, eline “kaza eseri” geçen fırsatı kullanabilecek mi?


Silahların gölgesinde başlayıp, Irak’taki, Kandil ve İran’daki Kozareş gibi PKK kamplarına hatta Lpndra, Paris gibi önemli başkentlere uzanacak büyük mücadelenin galibi kim olacak!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...