24 Eylül 2017 Pazar

Unutkan Ayna – Gürsel Korat



Malatya Aslantepe’deki Hitit kalıntılarında, geçmişe tanıklık eden, işaretli dokuz katmanı görmek çok etkilemişti beni. Binlerce yıl üste gelenler, yaşananlar, kurulan hayatları gösteriyordu bir nevi. O günden bugüne iz olarak kalan… Gürsel Korat, romanları üzerinde düşünürken bu katmanlar geldi aklıma. Bir bölgede yüzlerce yıl yaşananları anlatıyordu. Tanıklık eden masalsı peri bacalarıyla birlikte…  Binlerce yıldır akan kanı, kurulan şehirleri, dönemlere eşlik eden kozmopolit yapıyı. Geçmiş zamanı anlamaya çalışabilirdik sadece, düşünmeye çalışarak, şiddetli kalp ağrılarıyla…

Devasa bir İmparatorluk’un yok olma döneminde bölgedeki on güne tanıklık ediyordu Unutkan Ayna. Balkanlarda çekilen acılarla dolu Müslümanların evlerinden kopup Anadolu’ya gelmesi. Orada ailesini öldürenlerin hıncıyla acımasızlığın dozunun artması. O dönem dedemin, babaannemin yaşadıklarını düşünüp anlamaya çalışıyorum. Dost olduğu düşünülen insanların iktidar olduklarındaki acımasızlığını. Balkanlarda iktidar artık Hıristiyanların olduğunda yaşanan acılara karşı Anadolu’da hala iktidar Müslümanlığın yaşattıkları… Konu dinler de değildi. Nefretin boyutu zenginliklerle açıklanabilirdi belki de. Maddiyat mıydı bütün konu! İnsanı, yaşananları ancak “şimdi”de yani o zaman yaşasaydım anlayabileceğimi düşünüyorum. Bir yüzyıl ilerden,  geçmişe bakarken ne yapılabilirdi, ne yapılabilir  demekten başka ne geliyor elimden… Sahi farkında mısınız kuzey Ortadoğu’nun, kuzeye göçünün… Tıpkı yüzyıllarca Ortadoğu’nun kalbine göç eden başka bir ırk gibi …

Arka Kapak

“Bir olay yazılınca zaman kaybolur ve canlanmak için okuyanın bakışını bekler…”

12 Haziran 1915 günü Nevşehir’de, bir bozkır sabahı: İğde kokuları içindeyiz, serinlikten ürpererek gözlerimizi ovuşturuyoruz. Yaşam olağan akışındadır, ölüm bu dünyaya yakışmaz gözükmektedir.

Oysa her şey koşup gelecek birazdan. Hiç kimse o sabahtan sonra eskisi gibi olamayacak.

Gürsel Koray Unutkan Ayna’da insanlığın soluğunu tuttuğu ve bakışlarını Anadolu’ya diktiği bir zaman parçasını anlatıyor: “Unutmanın” bazen “her şeyi eksiksiz görmek” anlamına geldiğini söyler gibi.


“Bana bak” dedi Mayreni, iyice kızmıştı, “Önümüzde kaç gün var, onu bile bilmiyoruz. Belki mezarımı bile olmayacak. Belki bu çocuklar birbirinden muradını alamayacak.” Mayreni’nin gözleri, ne söylediğini o an anlamış birinin şaşkınlığıyla doldu, yüzü dehşetle gerildi, sesi giderek boğuklaştı: “Belki en sevdiklerimizin ölüsünü elimize alacağız.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...