24 Nisan 2017 Pazartesi

Sarı Sıcak - Yaşar Kemal


İstanbul’da köprü altında balık ekmek yenirmiş,ben balık yemem ekmek arası salata yedim diyor. Heyelanda iki kez evi yıkılmış amca aracına almış bizi, anlatıyor. Devlet, ev için yardım etmedi, traktörümü sattım, borçla bir şeyler yaptık… Sarp dağlar arasındaki nefis vadilere bakarak ilerliyoruz. Yemyeşil, içine kapalı dünyalar. Toroslar’ın kuzeyinden geçiyor yolumuz. Çinko damlı rengarenk köyler görüyoruz. İçlerindeki yaşamları bilmeden. Öyle ya bizler büyük şehir insanıyız, dünyanın kendi etrafımızda döndüğünü sanıyoruz.

Anadolu büyüleyici bir coğrafya, her adımında binlerce yıllık yaşamın izlerine rastlayabileceğiniz. Dağlar sarplaştıkça, hayat zorlaşıyor. Gecinmek için bilek gücü gerek. Bazen su hatta tuvalet için çok çabalamak gerek. Sarp yollarda tek başlarına ekinleriyle uğraşan kadınlar başlarını kaldırıp, ıssız yoldan geçen araca bakıyor bir süre… Biz de ona, sonra eğilip devam ediyor işine. Hayat gerçekten çok zor. Onlarca yıl önce Anadolu Kurtuluş Savaşı’ndan çıktıktan sonra bataklıklarla çevriliri alanlarda ekmek, dikmek, yaşamak çok ama çok zor. Ve bu şartlarda çocuklar doğuyor, anasız babasız kalıyor. Aşklar yaşanıyor çaresizlikle. Dedikodu halkalarında eriyor insanlar.

Usta Yaşar Kemal’in en sevdiğim özelliği basit anlatımıyla vurması. Öyle ki insanların ve coğrafyanın tüm özelliğini son derece anlaşılır kelimelerle anlatıp, akıllara kazıyor. İçinize işliyor, açılan yarayla bakıyorsunuz etrafınıza… Bizler büyük şehir insanları Anadolu’da yaşanan dramları farketmeden yaşarken Usta yüzümüze vuruyor hepsini. Nefesimizi kesiyor, yoksulluğa, çaresizliğe terkedilen hayatlarla… Sarı Sıcak, Usta’nın ilk hikaye kitabımıymış, okurken, İnce Memed’in ayak seslerini duydum. Şaşırdığım ilk olmasına rağmen hiçbir acemiliğe rastlamayışım. Ben burdayım demiş Yaşar Kemal her daim, Anadolu’nun toz toprak, acı, çaresizlik, yoksulluk dolu hikayeleriyle burdayım…

Arka Kapak

“Sarı Sıcak Anadolu halkının yokluğa, açlığa, unutulmuşluğa karşı verdiği insanüstü mücadelenin hikayesidir. Pisliğin, sıcağın, sefaletin ortasında bir avuç insanın hayatla aralarındaki ince bağa sımsıkı sarılışlarının ve hayatta kalma çabalarının dramı yirmi iki hikayede dile getirilir.

“Kemal’in yazım stili yalın ve çarpıcı; köylülerin ağzından bütün insanlık adına konuşuyor.” Publisher’s Weekly (A.B.D)

“Korkunç bir duyarlık ve acımasız bir şiir…” Observer (İngiltere)

“Sadecelik ve dürüstlükle anlatılan bu öyküler insanın belleğine kazınıyor.” The Milwauke Journal (A.B.D.)

“Yoksulluk, boş inanlar, sinekler, toz, ölümüne çalışma, uçsuz bucaksızlık, bitkinlik, yabanlık, yılmazlık. (…) Çaresizlikten doğan acıma ve duyarlığın evrensel boyutları.” The Guardian (İngiltere)


“Köylülerin sefaletini ve sosyal eşitsizliği dile getiren kitaplarıyla Yaşar Kemal, Türkiye’deki son üç kuşağı en derinden etkileyen yazar.” Neue Zürcher Zeitung (İsviçre) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...