“Dünyanın en büyük pistini
yaptılar komutanım. 4800 metre. Dünyada böyle bir pist sadece New York JFK
Havalimanı’nda var. Pist o kadar uzun ki, acil durumda uzay mekiği bile
inebilir. Erbil Havalimanı, planlama aşamasından itibaren hep takibimizdeydi.
Önce standart bir uzunluktayken, ardından ani bir kararla pistte radikal bir
değişim yapmaya karar verdiler. Bu değişiklikle, buranın yolcu uçuşları için
yapılmadığı ortaya çıkıyordu. Pistin önce asfalt yapıldığını, sonra asfaltın
sökülüp, üzerine beton döküldükten sonra yeniden asfaltlandığını raporlarımızda
belirttik. Dünyanın en ağır nakliye uçaklarının inebilmesi için yapıldı. Orası
hep bir Amerikan üssü olarak hazırlanmıştı. Bu, Amerikalıların raporlarında da
vardı efendim.” Sh47
Russel Crowe’lu Robin Hood’u
seyrettik geçenlerde. Filmin girişindeki tarihe takıldı aklım ister istemez.
Anadolu’nun o dönemine gidip geldim. Seyrettiğimiz 200 yıllık planlar yapıp
uygulayabilen bir ülkenin tarihinden kesitti. Yüzyıllar sonra kurulan ve
dünyanın süper güçlerinden biri olan ABD ye gitti aklım. Sonra Japonya, Güney
Kore… Uzun dönemde sürekli gelişen, dünyada söz sahibi olan ülkeler…
Silah gücüne dayalı Osmanlı,
gelişen dünyaya ayak uyduramamış, muhteşem bir Kurtuluş Savaşı kazanılmış,
Cumhuriyet kurulmuştu. 200 yıllık planlar yapanlara karşı durmuş ve kazanmıştı
Türkiye! İkinci Dünya Savaşı sonrasında da, dünyada yerini almıştı NATO’yla
birlikte… 60 yıldan bahsediyoruz.
Uzunca bir süredir aklımda peki
biz neden bu kadar uzun süreli planlar yapıp uygulayamıyoruz sorusu var. Kendi
içimize gömülmemiz bile bir başka oyunun parçası gibi geliyor, atılan her adımda bir yapboz parçası yerine konuluyormuş gibi. Kitabın
Önsöz’ündeki cümlelere gidiyor aklım;
“Farkına vardım ki ülke olarak
sert bir kayaya çarpmadan, kriz yaşamadan riskleri önceden görmeyi ve konu
hakkında tartışmayı bilmiyoruz. Bu yüzden de yaşadığımız her problem kırılmış bir
su testisi formunda oluyor.” Sh 9
Elinde olmadan irkiliyor insan. Ülke
içi problemlere o kadar yoğunlaşmışız ki biraz geri çekilip dışarıdan bakamıyoruz,
bakabildiğimizdeyse çok geç mi kalınmış oluyor? Sahi biz neden uzun dönemli planlar
yapamıyoruz?
Hawler’i okumak çok heyecanlı,
bir gecede dayanamayıp bitirebilirsiniz eğer farklı bir ülkenin vatandaşıysanız…
Kısa bir süre öncesine kadar belki de kimsenin inanmayacağı bir komplo
teorisiyle ilgili. Adana’daki İncirlik Üssü bir gecede boşaltılıyor ve Kuzey Irak'taki Erbil’e
taşınıyor, üstelik müttefik olan Türkiye’ye hiç bilgi verilmeden. Yazarın
askeri geçmişi nedeniyle olayların içine, detaylarıyla girebiliyorsunuz. 20
saatten bahsediyor. O 20 saatte Türkiye’den Amerika’ya, Erbil’den Adana’ya,
Ankara’ya Meclis’ten Cumhurbaşkanı’na kadar her detay teker teker işlenmiş. Yabancıysanız
heyecanlı bir roman demiştim ama bu topraklara aitseniz endişe, telaş, fazlasıyla
zihin jimnastiği ve fazlasıyla soru bırakıyor ardında… Umutla karışık,
umutsuzlukla...
“İncirlik’i Kürt topraklarındaki
bir hava üssüyle değiştirmenin zamanı geldi. –The Wall Street Journal
Her roman zamanın ruhunu taşır,
yazıldığı dönemi yansıtır. Güvenlik politikaları uzmanı olarak tanıdığımız Mete
Yarar’ın bu “ilginç” romanı, siyasal
gündemin baş döndürücü bir hızla değiştiği, ülke geleceği üzerine yazılan
senaryoların her geçen gün daha fazla olasılığa açık hale geldiği karmaşık ve
karanlık dönemi, hem okurun başını döndüren kurgusu hem de çok çarpıcı
konusuyla mükemmelen yansıtıyor. 20 saatlik bir dilimi anlatan Hawler-60 Yıllık
İttifakta Son Gün, soluk soluğa okunacak bir roman.
ABD, İncirlik Hava Üssü’nü
boşaltıp Erbil’e (Hawler) taşımaya başlar. Türkiye’de hiçbir yetkilinin
böylesine hayati bir karardan haberi yoktur. Baskın niteliğindeki bu faaliyet,
60 yıllık NATO ittifakımızın sonu olarak da yorumlanabilir! Türkiye’nin
güvenlik ve dış politikasını yöneten üç kişi, ani operasyonun haberini alınca
şoka uğrar. Başbakan şunu sorar: “Savaşa mı girdik?”
Kurulan kriz masasındaki herkes
şaşkınlık içindedir. Neler olduğunu anlayamadıkları için acilen ne yapmaları
gerektiğini de saptayamazlar. Romanın baş karakteri Şerif, tam da bu gelişmeyi
öngören bir rapor vermiş ama ciddiye alınmamıştır.
Yukarıda roman için “ilginç”
dedim, çünkü Mete Yarar ne kadarı gerçek ne kadarı hayal ürünü olduğunu
bilemeyeceğimiz bu romanı yazarken, Wall Street Journal’de tam da bu konuyu
gündeme getiren bir yazı yaımlandı.
Hawler-60 Yıllık İttifakta Son Gün,
kesinlikle çok tartışılacak bir roman. Hem kitabı okurken hem de kitabın
anlattığı konuların gelişimini izlerken her türlü sürprize açık olmak gerekir!”
Okumak için heyecanlandım ilk işim bu kitabı almak olacak iyi ki tanıttın kitabı çok teşekkür ederim
YanıtlaSilumarım beğenirsin fikir jimnastiği gibi
Sil