3 Şubat 2017 Cuma

Semaver – Sait Faik Abasıyanık


Kurtuluş Savaşı’nda Elif’in kağnısını biliriz, yavuklusunu değil. Anaların yaptığı fedakarlıkları okuruz, oğullarını nasıl doğurduklarını değil. Mehmetçik yürümüştür düşman üstüne, dökmüştür denize, sulamıştır Vatan toprağını kanıyla. Savaş bir bütünden bahseder. Evet çok, çok fazla acı, kandır her yan. Kurşunlar havada uçuşur. Savaş varken feda edilir vatan uğruna her şey ve herkes. Ve muhteşem bir savaş kazanılmış Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Cumhuriyet ilan edilmiştir. Yıl 1923’tür.


Vatan toprağında barış olduğunda herkes kendi içine çekilir, kendi hikayelerine döner ağır ağır. Bu yansımalar sanatta da görülecektir. Günlük hayatta yaşanılan hatta önemsiz görülen ayrıntılar, insanlar, olaylar da girer anlatım diline. 1936 yılında basılmış Semaver’le, Sait Faik’in savaş sonrası sadeliğini biraz da buna bağladım. O kaos, kan ve acı ortamından daha oturmuş, sadeleşmiş ve hatta sıkıcılaşmış hayatlara yönelişi büyük bir yenilik olacaktır edebiyatımızda. Aziz Nesin maddi yetersizlikler nedeniyle, babasıyla Heybeli Ada’da yaşamıştır bir süre. Sait Faik’in maddi bir sorunu olmasa da kaldığı Burgaz Ada’da yaşayanları anlatır. Balıkçıları, günlük yürüyüşlerde gözümüze takılan basit ayrıntılar, kedileri, oynayan çocukları. Dedim ya günlük hayatın sıkıcı detayları bile sayılabilir bu ayrıntılar. Sait Faik’in çevresini ne kadar dikkatli inceleyebildiğinin kanıtı.

Edebiyatçımızın öykülerinde, kendinden yola çıktığı söylendiği için üvey kardeşini bir kez görüşü çok etkiledi beni. Biz hep kalanın acı öyküleri dinledik. Buysa keyfi yerinde gidenin öyküsüydü. Ya da bohça hikayesi, o kızcağız kimbilir nerelerde, nasıl bir yaşam sürdü. Oysa kalan tarafından anlatılan öyküsüydü bizim okuduğumuz. Basit ve hatta belki duyarsız, erkek duyarsızlığı ve sıkıcılığı mı demeliyiz ama tam da böyle olmuyor mu bu tip olaylar hayatımızda? Kimi yerde eşcinselliğinden dem vuruluyor. Olabilir diye düşünüyorsunuz, okurken. O zamanlarda da bunu açığa vurmak çok zor. Kitabın son kısmında seyahatlerine dair hikayeleri var. İhtiyar talebede, belki de kaldığı Avrupa’daki etkilere yönelerek insan ruhu derinliklerine doğru yol almış. Çirkin kadın ve güzel kadına kendimce anlam vermeye çalıştım. Bir erkeğin ya da bir eşcinselin gözüyle değerlendirmek istedim. Ama sonuç geldi savaşa, savaşın yavanlığına dayandı o hikayede de.

Semaver, son derece sıradan sayabileceğimiz günlük hayat ayrıntılarını, olaylarını, insan duygularını sade bir dille anlatıyor. Türünün ilki. Özellikle ilk bölümünü çok sevdiğim bu öykü kitabı, böylesine sadeleştiği bile okunmalı belki de. Toplumsal olandan bireysele doğru gidiş diyebiliriz sanırım.

"Toprak, kendisine yelkenlerini yapmak için kereste, çekiç ve keser verdiği için biraz bir şeye benzerdi. Trifon toprağı sevmez, ona hürmet ederdi. Çünkü birçok sevdikleri orada, onun altında, aklın durduğu bir yerde yaşıyorlardı. Fakat toprağın üstünde koşan, onun üstünde beş on para kazanmak kaygısıyla dönüp dolaşan insanlar ne tuhaf mahluklardı. Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar ne zevksiz mahluklardı. Bu mektebe giden ufak çocuklar, denizin karşısında mektebi unutup bir gün, bir gece düşünceli kalamazdı. Dersler deniz kadar güzel, deniz kadar öğretici miydi acaba?" Sh 14 Arka Kapak

Saik Faik, Burgaz çalılıklarından çekti bir kızılcık dalı kopardı, kalem gibi yonttu, ucunu yaşama batırdı ve yazmaya koyuldu.
Türk hikayeciliği Ömer Seyfettin’den sonra Memduh Şevket Esendal, Fahri Celalettin gibi ustaların sürdürdüğü bir türdü. Sabahattin Ali, Refik Halit’in memleket hikayeciliğine diyalektik bir görüş katmış ve bu yeniliği ile 1940’ların tek ismi olmuştu. Sait Faik ise onların yapmadığı bir şeyi yaptı. Bir konuyu değil, yaşamın bir parçasını işliyordu. Bir tez savunmuyor bir yaşantıyı yansıtıyordu. İnsan sevgisi dolu, doğa sevgisi dolu bir yüreği vardı. Neye baksa bu sevgi ile ısınıyor, ışıklanıyordu. Biz ancak o el attıktan sonradır ki, en önemsiz görünen insanların ve şeylerin zevkine eriştik.”
Haldun Taner, Ölürse Ten Ölür Canlar Ötesi Değil, 1983




1 yorum:

  1. o dönemin öncesinde geçen olayların romanını okuyorum peşi sıraya bunu koysam iyi olacak sanırım
    sevgiler

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...