İlk gençlik yılları, çılgınlar
gibi U2 dinlediğim zamanlar… Ve “Amerika’yı anlamaya” çalıştıkları albüm
tanımlaması… Bir ülkeyi, hele de Amerika’yı anlamaya çalışmak benim için çok
yeni bir kavram o dönem. Yıllarca dönüp durdu aklımda. Bir otuz yıl sonra U2’nun
solisti Bono, anlamaya çalışmayı bırakıp önemli olanın insana yardım etmek
olduğu varsayımıyla yoluna devam ediyor. Ne yapabilirsem kardır mantığıyla
herkesle barışıp harika işlere imza atıyor… Çeyrek yüzyıl sonra benim de
düşüncelerim aynı. Kendimi, toplumu, ülkemi, dünyayı anlamaya çalışmaya ısrarla
devam ediyorum. Ama önemli olanın bizi besleyen topraklara olan borcumuzu
ödemek olduğunun farkındalığıyla…
Bir 15 Temmuz akşamı uçakla
İstanbul’dan evimize dönüyoruz, yanımda bir arkadaşım. Tamamladığımız işin
keyfiyle, sevdiklerimize kavuşmak o andaki tek isteğimiz… Gecenin ne kadar uzun
ve kanlı olacağının farkında değiliz… Kapalı kapılar ardında olanları, planları
bilmiyoruz henüz… Ve bir darbe girişimi… Kapalı kapılar ardındaki, kapalı
kapılar ve onun ardındakiler…
Balyoz Davası öncesi yapılan
anketlerde, Türkiye’de en güvenilen kurum olarak Silahlı Kuvvetler’in ön planda
olduğunu okuduğumu hatırlıyorum sürekli. Sonrasında dava üstüne dava… Ve bugün
o davaların düzmece olduklarını artık biliyoruz. Örgütün kurum içindeki yerini
sağlamlaştırmak için yapıldığını da…
O kadar çok soru vardı ki bu
kanlı girişimle ilgili aklımda, görünenin ardındakini anlamak tek istediğimdi. Darbeyi
saat saat anlatan bu kitabı bulduğumdaysa hemen aldım. İstanbul, Ankara, Van, Şırnak
hatta Kars ayaklarını okumak, o geceki dehşeti yeniden yeniden yaşamak! Böylesine
konuşlanabilmiş bir örgütün yaptıkları, yapabilecekleri inanılmaz!
Aşağıdaki satırları okurken,
kulaklarımın uğuldadı, nefesim kesildi ve bu daha başlangıçtı;
“Dakikalar sonra şehit olacak Komiser
Zeynep Sağır, yolda olan Özel Harekatçılara ilk bilgiyi veriyordu: “Havacılık Daire
Başkanlığı Türk jetleri tarafından vuruldu” Sh 158
“Türk jetleri tarafından vuruldu!”
“Türk jetleri tarafından vuruldu!”
Şırnak’tan geleceklerle birlikte
Ankara’ya yapılacak operasyon, Şırnak’ın boş bırakılması durumunda olacaklar… Bu
boşlukla bölgenin, başka bir terör örgütüne bırakılması için anlaşma mı
yapılmıştı? Her şey öyle ince ince planlanmıştı ki amaca ulaşmayı engellemek
için yollarına çıkan ne varsa yok etmeye çalışıyorlardı. Kurumlar bir yana,
halkın üzerine gözlerini kırpmadan gidiyorlardı. Halkın üzerine… Evet açığa
çıkmışlardı, tasfiye edileceklerdi ama saldırdıkları, gözlerini kırpmadan
öldürdükleri halktı, kendi canları, kanları!
Uzun bir süredir, amaca giden yolda her şey
mübah mı mantığı aklımda. Bir asker çocuğuyum ben ve böyle yetiştirilmedim. Ne
olursa olsun yakıp yıkarım, yok ederime alışkın olamadım hiçbir zaman.
Buradaysa mantık planlayanlarda, tamamen kin ve nefret
duygularıyla donatılan uygulayanlar… Düşündükçe, sonrasında olabilecekleri kurdukça dehşete kapılıyorum
ve hala olabilecekler, aklım karmakarışık ve dehşet içinde desem…
Satırlarda ilerlerken Ankara’ya
dair öğrendiğim başka bir şey de Meclis’in Genel Kurmay’ın ve komutanlıkların
aynı yerde olması. Bunu aklımda tartmaya çalıştım, iyi ve kötü yönleriyle. Görev
yerlerine ulaşmanın nasıl zor ve kanlı olduğunu da… Aklıma ‘71’de babamın
darbecilere yakalanmadan tarlalarda gizlenerek görev yerine gittiği cümlesi
vardı bir yandan. İlk duyduğumda ne demek istediğini hiç anlamamıştım. Oysa
görev yerine gitmek bazen çok kanlı ve hatta imkansız olabiliyormuş!
Cumhurbaşkanı’nın Marmaris’e
gitmesinin hatta bir anda çare olarak bulunan telefon konuşmasıyla halkı
sokaklara çağırmasının, buradan dakikalarla hesaplanan şekilde gidişinin, Zekai
Aksakallı Paşa’nın bir tekmeyle kendini kurtarabilmesinin, darbenin kaderini
değiştirecek adımı, gözü kapalı Aksakallı Paşa’nın emriyle atan şehit Ömer Halisdemir’in
neredeyse her saati ve tabii çok çok daha fazlası anlatılıyor kitapta. Maalesef,
maalesef aksiyon filmi tadında bir kitap, insanın içinde kapanmayacak bir yara
açan ayrıntılarıyla… Sadece o 25 saatle kalmıyor, detaylı açıklamalar olayı ve daha fazlasını anlamanızı sağlıyor, maalesef...
Arka Kapak
“15 Temmuz’u tek başına bir darbe
girişimi olarak mı alacağız yoksa geniş fotoğrafa mı yerleştireceğiz? Bunu hiç
düşündünüz mü? Yıllardır büyük Ortadoğu Projesi’nin tehlikelerine dikkat
çekenlerin, 15 Temmuz’u bir grubun basit bir darbe girişimi olarak görmesi
mümkün mü? Dibimizde bir kaos yaşanırken, içimizde terör örgütleri pusudayken
15 Temmuz’u bunlardan bağımsız ele alamayız. Büyük bir yapbozun parçasını
yaşadık o gece. Buradaki şablonu ve amacı anlayamaz, öğrenemezsek karşımızdaki
gücün olası diğer hamlelerinde başarısız olabilir, tökezleyebiliriz. Biz bu
kitapta size sözünü ettiğimiz yapbozun küçük bir parçasını değil, bütün şablonu
okuyabileceğimiz önemli verileri aktarmaya çalıştık.
Çünkü 15 Temmuz gecesi kripto bir
suç örgütü tarafından bireylere yönelik değil Türk Milletine karşı bir cinayet
işlendi. Dünyada bilinir ki kusursuz cinayet diye bir kavram yoktur. Katiller ne
kadar dikkat etseler de ya başlangıcında, ya cinayet mahallinde ya da
sonrasında arkalarında birçok iz bırakırlar. Biz bu kitapta 15 Temmuz gecesine
nasıl geldiğimizi, o gecedeki kayıp saatleri ve sonrasında yaşanan süreci
aktarma amacını taşıdık. 15 Temmuz 14.45te Milli İstihbarat Teşkilatı önünde
bir koşturmayla başlayan 25 saatlik süreci yazmaya, bu 25 saatte şu sorunların
yanıtlarına ulaşabilmeniz için bir yol açmaya çalıştık:
*Darbe nasıl öğrenildi?
*Darbe ne zaman planlandı ve
harekete geçildi?
*Darbenin bir numarası kimdi?
*Genelkurmay Başkanı ve MİT
Müsteşarı neden bilgilendirme yapmadılar?
*Darbeyle ilgili ihbar gelmiş
olmasına rağmen önemli komutanlar neden Ankara’ya çağrılmadı ve
düğünlere
katıldılar?
*Bu kripto örgüt kendini nasıl
kamufle etti?
*Genelkurmay’daki örümcek ağını
nasıl oluşturdu?
*15 Temmuz gecesi ilk olarak
nereyi hedeflediler?
*İstanbul ve Ankara dışında
gerçek anlamda neler yaşandı?
*Cumhurbaşkanı’nın Marmaris
seyahatine yol açan kritik görüşme neydi?
*Darbenin kırılan anları nelerdi?
Bu soruların yanıtlarını
elimizden geldiği kadar ilgililere sorduk. Olayların geçtiği yerleri adım adım
gezdik, bilgi topladık, katilin eşkalini tarif edecek sonuçlara ulaştık.
Şimdi sizleri o gecenin kayıp
saatlerini bulmanı, katilin eşkalini görebilmeniz için 15 Temmuz 14.45e Ankara
Yenimahalle’deki Milli İstihbarat Teşkilatı’nın önüne götürüyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder