Yarım yüzyıllık bir ilişki. Bir
küsüp bir barışarak, ille de hayranlıkla. Tek taraflı olmuş, tavşan dağa küsmüş
dağın haberi olmamış kimin umurunda… Hem yazarın kaleminden çıktıktan sonra o
dizeler, satırlar okura ait değil midir zaten? Sonra mı, geceler boyu okunanlara
romanlar eklenmiş yıllar içinde…
Murathan Mungan şiirlerini
okuduktan sonra şiir yazmaya merak sarmamış kimse görmedim. Yazılanlarda ona öykünme
misali. Küre’yi okurken, bunun aynı zamanda özenle oluşturulmuş ritimle de
sağlandığını öğreniyorum. Bir nevi dizelerde işitilenler kağıda aktarılmaya
çalışılan. O çok sevdiğim, kanadığım, kaybolduğum, sevindiğim dizelerin anlamı
kadar melodisi de çağırıyormuş kısaca…
“Şiirimde her zaman açık ya da
gizli bir teknik mantık vardır. Sanırım okuru yakalayan budur. Kelimeleri
çatmadaki teknik, şiire kendi “akustiğini” katar. Anlamla değil, sesle
yakalanmış bir şeydir bu. Kimi okur yalnızca anlamdan etkilendiğini sansa da,
yüreğinden, aklından olduğu kadar kulağından da yakalanmıştır.” Sh 22
Özellikle gençlikte şiir yazmaya
merak salmanın nedenine dair, anlaşılma isteğinin, bir şekilde kendini açığa
vurmanın olduğunu okumak heyecanlandırdı. Hep fark ettiğiniz ama nedeni
üzerinde düşünmediğiniz konular… Murathan Mungan’ın kucaklamak, içime saklamak
istediğim cümleleriyle. Utanarak eğer Mungan yazmasa şiir hakkında böyle bir
kitabı okur muydum bilmiyorum diye düşündüm.
“Şiir, saklı olanla açığa vurulan
arasındaki ifade geriliminin cisimleştiği en güçlü alandır.” Sh66
Bir süredir gerek hayatta gerekse
yazılarda, okuduklarımda sadeliğe merak sardım. Etkileyici olduğu düşünülüp,
uzatılan, bıktıran, hatta nasıl olmuş denildiğinde iç sıkan kelimeler yığını…
“Sadelik sıfırdan sahip olunan,
piyangodan çıkan, öykünerek kazanılan değil, çalışarak, üzerine düşünülerek, süzülüp
incelerek, damıtarak elde edilen bir şeydir. Haddeden, imbikten, zamanın içinde
geçer. Sanatta sadelik aynı zamanda yoğunluğu seyreltme, perdahlama,
saydamlaştırma becerisidir. Dolayısıyla şiirinden önce, şairin kendisinde bir
derinlik, bir yoğunluk gerektirir.
Sadeliğin ortalama algı
tarafından sığlıkla, yalınkatlıkla, sıradanlıkla çok kolay karıştırılabilir ve
kullanabilir bir şey olduğu çoklarınca bilinip görülmüştür elbet. Ama asıl
önemli olan, bunun herkesçe görülüp bilinmesi galiba. Yetişkin, erişkin
okurların iyi şiirlerden öğrendiği bir şeydir bu.
Şair olmak, şair kalmak zor ama,
kolay “iyi okur” da olunmuyor.”Sh26
Ne çok şey var söylenecek böylesine
titiz, böylesine çalışkan, verimli, hayranlıkla okuduğum satırlar hakkında. Hep
yazsa hep okusak dediğim, yıllardır takip etmekten usanmadığım, dönüp dönüp
dizelerinde kaybolduğum… Sahi Küre’den sonraki kitabın rengi ne olacak sizce? Peki
kitapta bahsettiği dizeler hangi şiirine ait? Dedim ya Mungan yazmasaydı okur
muydum şiir hakkında bir kitap, böylesine heyecan ve zevkten dört köşe…
“Küreye benzer şiir. Kendi yasaları
içinde ışıyan kristal. Belki de şiir için ilk kamaşma. Kristali görme arzusudur
şiir. Işığın yasalarını, aydınlattıklarını anlama arzusu. Bu yüzden belki de
küreye benzer şiir.
Öte yandan: Sizin yazdığınız,
okurun küresinde nasıl görünür?” Sh 89
Arka Kapak
“Küre
Poetika Yazıları Mavi Kitap
Şiir sanatı üzerine görüşlerimi
içeren poetik kitapçıklar dizisinin ilk kitabı… Şiirin tükenmez kıvılcım
ocağından aklımın payına düşenleri paylaşmak istedim. Bunun için de birçok
düşünce ve deneme kitabının vazgeçilmezi olan “fragman”lar biçiminde ilerleyen
bir tarzı tercih ettim.
Murathan Mungan”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder