Her ölüm erken benim için, yaşın
önemi yok. Seksen yedi yaşında vefat eden canım babacığımın gidişiyse o kadar
erkendi ki atlatamadım. O yaşta yapacaklarından konuşurdu hala... İleri yaşına
rağmen verimli olan, çok çalışan, hayaller kurabilen insanlara hayranım.
Yapacağı çok şey varken talihsiz bir hastalıkla aramızdan ayrılmalarıysa
hangimizi üzmez? Hele de Tarık Akan gibi bir hepimizin zihninde izi olan bir
sanatçıysanız. Gidişinin ardından kitabını alıp okumamak olmazdı, onu anmanın
en güzel yoluydu belki de.
Anne Kafamda Bit Var, adını ilk
duyduğumda çocukluk anıları olduğunu düşünmüştüm nedense. Böylesi bir cümlenin
ardındaki ağır travma aklıma bile gelmemişti. Öyle ya yakışıklı, kapı gibi Tarık
Akan’dan bahsediyorduk. Benim gibi sinemayla arası pek olmayanlar için bile
muhteşem bir adam. Kitabı elime aldığımda 12 Eylül Anıları başlığını da görünce
iyice meraklandım. Okurken bunu içerden çıkar çıkmaz yazmış olmalı ya da
muhteşem bir hafızası var diye düşündüm ki öyle. En sonda yazmaya karar verdiği
tarih olarak 1997 yılını vermiş çünkü. Ne diyebilirim yalan ve çarpıtılmış bir
haberle içeriye alınan bir sanatçının yaşadıklarını anlatan bu kitap için…
Sinop Cezaevi’nde tek kişilik hücreleri gördüğümde dehşete kapılmıştım. Tarık Akan’ın
anılarındaysa İstanbul Birinci Şube ve Selimiye Kışlası var. Daracık alanlara
sığışmaya çalışan onlarca kişilik genç gurupları, idam edilenler… İnsanın içi
burkuluyor okurken…
“Ülkem artık rahatladı,sıkılan
çember kırıldı 28 Şubat 1997’de, 11 Eylül 2001 faciasını da gördü, ne mutlu
bana rahatım 28 Şubat 2002” sh 138
“Gözyaşlarımı ağabeyimden
saklamaya çalıştım, dışarıya baktım. Sokaklardan, caddelerden geçiyorduk. Bir
sürü araba, üst üste, insanlar kalabalık… Herkes birbirinin yaşamından habersiz,
bir yol tutturmuş gidiyordu, kimse kimsenin umurunda değildi; kimse böyle bir
çaba içinde de değildi. Derin bir nefret duydum. “Hapse girmek istiyorum, çünkü
bu kalabalığı hiç sevmiyorum” dedim içimden. Sinirlerim bozulmuştu. …” Sh 118
Arka Kapak
“Tarık Akan, 12 Eylül 1980 askeri
darbesinin hemen ardından, 1981 başlarında Almanya’da yaptığı bir konuşma
yüzünden yurda dönüşünde tutuklandı. Tutuklanmanın nedeni, sağcı bir gazetenin
manşete çıkardığı yanlı ve yalan haberdi. Böylece uzun bir yargılanma süreci
başladı. Siyasi Şube, sorgulanmalar, itilip kakılmalar, aşağılanmalar, soğuk
hücreler, bitli fareli koğuşlar, sağcılar, solcular, devrimciler, idamlıklar…
Uzun zaman sonra aklanıp serbest
kalan Tarık Akan, o günlerin baskılarını, acılarını hiç unutmadı ve
yaşadıklarını kağıda döktü. Anne Kafamda Bit Var, o zorlu günlerin bir
tutanağı. Bu kitap, Türk sinemasının nitelikli filmlerinde unutulmaz oyunlar
çıkaran Tarık Akan’ın pek bilinmeyen bir yönünü anlatıyor.
Anne Kafamda Bit Var’da, 12 Eylül
dönemindeki yargılanma sürecinin yanı sıra Atıf Yılmaz, Şerif Gören, Zeki Ökten
gibi yönetmenler, Burhan Apaydın gibi hukukçular, pek çok tanınmış ad ve olayla
ilgili anılar da yer alıyor; Yılmaz Güney cezaevindeyken gizli saklı çekilen
Yol filminin serüveni de sayfalar arasında…”
Hayatından ;
“Tarık Akan, 1949’da İstanbul’da
doğdu. Babasının görevi nedeniyle Anadolu’da büyüdü. Babası albaylıktan emekli
olduğunda, evi geçindirmek için düğün salonunda müdürlük, Ataköy Plajı’nda
cankurtaranlık, sandalcılık, bilet karaborsacılığı yaptı, geceleri üniversiteye
gitti. 1971’de Ses mecmuasının açtığı yarışmaya “üçüncü bile gelsem beş bin
lira alırım” umuduyla girdi ve birinci seçilerek filmlerde oynamaya başladı. Bu
arada gazetecilik öğrenimi gördü. Film tekniği konusunda Ertem Eğilmez,
oyunculuk konusunda Vasıf Öngören’den çok şey öğrendi. Başlangıçta romantik jön
rollerin aranan oyuncusu oldu; bu dönemde hafif güldürülerde de rol aldı. 1970’lerin
ikinci yarısından başlayarak, Şerif Gören, Atıf Yılmaz, Yavuz Özkan, Zeki Ökten
gibi yönetmenlerin, toplumsal sorunların ağırlıkta olduğu nitelikli filmlerinde
oynadı. …..”
Yıllar önce okumuştum bu kitabı. Etkilenmemek elde değil.
YanıtlaSilTarık Akan'a döneme dair etkileyici bir kitap, kesinlikle çok haklısınız
Sil