7 Temmuz 2016 Perşembe

Fotoğrafın Kısa Tarihi – Walter Benjamin


“Uçuşan yansımaları bir yerde sabitlemeye kalkmak, Almanların eksiksiz araştırmalarının ortaya koymuş bulunduğu gibi, yalnızca imkansız bir girişim olmakla kalmaz, aynı zamanda böyle bir şeyi aklından geçirip dilemek bile dinimize küfür sayılır. İnsan Tanrı’nın suretinde yaratılmıştır ve Tanrı’nın sureti de insan icadı olan hiçbir makineyle yakalanamaz. İlahi ilhamla mest olmuş dini bütün bir sanatçının dehasının doruğunda varıp varabileceği en yüksek nokta, bağlılığının en koyu anlarında ilahi/insani özellikleri mekanik bir alete başvurmadan çoğaltmasıdır.” Sh6

Suret, dinler tarihi boyunca yasaklanıp serbest bırakılarak sürekli olarak güncelliğini korumuştur. Yukarıdaki cümlelerin Almanlar tarafından yeni yeni ortaya çıkan fotoğraf makinesi için söylenmiş olması beni nedense şaşırttı. Ortaçağı geride bırakan bir Avrupa’dan, Almanya’dan bahsediyoruz.

Günümüzde cep telefonlarıyla her çeşit görüntü çekilirken, fotoğraf olarak ilk çekilenlerin portreler olması da değişikti. Hatta bu portrelere fon olarak bir mezarlığın, uzun pozlamaların rahat yapılabilmesi için özellikle seçilmiş olduğunu öğrenmek de şaşırtıcıydı. Şimdilerde insan dışında her şeyin fotoğrafı çekildiği için portreler dışındaki sıradan nesneleri çekmeye başlayan Eugene Atget’in öncü olmasını, o dönemde yarattığı etkiyi anlamaya çalıştım.

Hayatımıza sızan kimi öğelerin hep orada olduğunu düşünürüz çoğu zaman. Oysa 15 -20 yıl öncesine kadar cep telefonunu geçtim internet bile çok yaygın değildi. Dolayısıyla fotoğrafın geçirdiği aşamaları okumak ya da sanat eserlerinin çoğaltılmasıyla ilgili fikir edinmek benim için geliştiriciydi diyebilirim. Konuyla ilgisi olan herkese tavsiye edebileceğim bir kitap.

“Atget “büyük manzaralara ve sözümona nişane değerindeki görünümlere” hiçbir zaman prim vermemiştir; fakat sıra sıra dizilmiş konçlu çizmelere, akşamdan sabaha kadar el arabalarının sıralar halinde ya da öbek öbek dizilmiş olduğu Paris avlularına, binlercesi yan yana duran, üstü temizlenmemiş tabaklarla dolu eski masalara veya kocaman 5 rakamı dış cephesinin dört ayrı yerinde görünen… caddesinde 5 numaradaki randevu evine de asla kayıtsız kalmamıştır. Üstelik daha dikkat çekici olanı, bu fotoğrafların hemen hepsinin bir ıssızlığı yansıtıyor olmalarıdır. Portre d’Arcueil’deki surlar boştur; zafer takının merdivenleri avlular, teras kafeler boştur; aynı şekilde Place du Tertre de, her yer boştur.” Sh26

Arka Kapak

“Fotoğraf makinesi gün geçtikçe daha da küçülecek, yarattığı şokla izleyicideki çağrışım mekanizmasını tamamen durduracak olan uçucu görüntüleri yakalamaya giderek daha hazır hale gelecektir. İşte bu noktada fotoğraf altı yazılarının da devreye girmesi gerekmektedir. Çünkü fotoğraf altı yazıları fotoğrafın hayattaki bütün ilişkileri edebiyata taşıdığının anlaşılmasını sağlayacak ve fotoğrafik kurguların aslında hiç de tesadüflere bırakılamayacağını ortaya koyacaktır.” (Fotoğrafın Kısa Tarihi)
                               ***


“Bir sanat eseri, ilkesel olarak, her zaman yeniden üretilebilir (çoğaltılabilir) bir nitelik taşımıştır. İnsan elinden çıkmış olan şeyler (artefaktlar) her zaman başka insanlarca taklit edilebilir… Bir sanat eserinin en kusursuz biçimde çoğaltılmış halinde bile bir öğe eksiktir: o sanat eserinin zaman ve uzam içindeki buradalığı, eserin meydana getirilmiş bulunduğu yerdeki biricik varlığı. Sanat eserinin bu biricik varlığını belirleyen şey, onun var olduğu zaman dilimi boyunca tabi kaldığı tarihtir. Bu tarihin içine, yıllar içerisinde fiziksel yapının geçirmiş olduğu değişiklikler de girer, o sanat eserine sahip olan kişilerin değişmesi de” (Teknik Araçlarla Yeniden-Üretim-Çoğaltma- Çağında Sanat Eseri)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...