7 Şubat 2016 Pazar

Kur’an, İncil ve Tevrat’ın Sumer’deki Kökeni – Muazzez İlmiye Çığ


Ağaçlara çaput bağlama, türbeleri ziyaret etme, buralarda adaklar adama Orta Asya’dan, Şamanizm’den getirdiğimiz gelenekler olarak kabul ediliyor. Önemli olan insanın niyeti, kalpten dua etmesi diye düşünüyorum her zaman. Müslümanlıkta olmayan bu tip şeyler sadece birer araç hepimiz için.


Öte yandan Anadolu’yu öğrenmeye sevdalanmışsanız buna bir de dinler tarihini ekliyorsanız, Fırat ve Dicle’yle Mezopotamya’ya doğru gidiveriyorsunuz. Ortadoğu yıllardır kaynayan bir kazan. İşin ilginci hak dinler olarak kabul ettiğimiz üç din de Ortadoğu kaynaklı. İster istemez Ortadoğu’nun sırrı nedir diye soruyor insan. Binlerce yıl öncesine doğru uzanıyor Sumerlere, bundan 5000-6000 yıl öncesine doğru. Tufanla ilgili, Hz. İbrahim hikayesi benzerlerine rastlıyor belki de. Verimli Fırat ve Dicle nehirlerinden alınan killere yazılan çiviyazına ulaşıyor sonra. Sumerlerden gelen şehirleşme, yazı, modernlik bir üst uygarlık var mı sorusunu sorabiliyorsunuz. Yazarın daha önce okuduğum kitabında Mu Kıtası, Atlantis’ten bahsediliyor. Sumerlerin doğmasına Atlantıs'in katkısı vardır mı dır sorusu bambaşka bir konu.

Eski Ahit ve Yeni Ahit’e dair kimi alternatif yazılar, Sumerlere dair bulgular ortaya çıkmadan önce yazılmış. Tabletlerin okunmasından sonra bambaşka sorular sordurmuşlar.

Okumak, sorular sormak serbest. Binlerce tanrıyla anılan Hititler gibi Sumerlerde de her nesnenin bir tanrısı varmış. İnsanın yaratılışına dair aşağıdaki kısım güldürdü açıkçası yani kadın her yerde kadın, binlerce yıl öncesinde işleriyle, hep aynı dertleriyle;

“Sumer’de: Tanrılar, özellikle dişi Tanrılar çoğalmaya başlayınca işlerinin çokluğundan, yiyeceklerini hazırlamanın zorluğundan yakınıyorlar ve bütün Tanrıları var eden Deniz Tanrıçası Nammu’ya bir çare bulması için yalvarıyorlar. O da Bilgelik Tanrısına bilgeliğini ve marifetini göstermesini söylüyor. Bilgelik Tanrısı yumuşak kilden şekiller yapıyor ve Tanrıçaya sesleniyor:

“Ey annem! Adını vereceğin yaratık oldu,
Onun üzerine Tanrıların görüntüsünü koy
Dipsiz suyun çamurunu karıştır,
Kol ve bacaklarını meydana getir.
Ey annem! Yeni doğanın kaderini söyle!
İşte o bir insan!”” Sh. 41-42

Muazzez İlmiye Çığ kitapları, tekrar tekrar okuduğum ve okumak istediğim ilginç ve zihin alıştırmaları yaptığım kitaplar benim için. Bir yandan da ilgilendiğim konulara dair bilgilerimi derinleştirdikleri için bulunmaz kaynaklar. Hep söylediğim gibi onun yaşında bu kadar verimli olabilmek, hatta şimdi bile onun kadar verimli olabilmek en çok istediklerimden…

Arka Kapak;

“Muazzez İlmiye Çığ
Kur’an, İncil ve Tevrat’ın Sumer’deki Kökeni

Muazzez İlmiye Çığ, 1914 yılında Bursa’da doğdu. 1931’de ilkokul öğretmeni oldu ve Eskişehir’de 4,5 yıl öğretmen olarak çalıştı.

1936’da yeni açılan Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne girdi. Fakülte’nin Sumeroloji, Hititoloji ve Arkeoloji bölümlerindeki eğitimini 1940 yılında tamamlayan Çığ, İstanbul Arkeoloji Müzelerine Çiviyazıları Uzmanı olarak atandı. Müzede bulunan Sumer, Akad, Hitit dillerinde yazılmış 74bin çiviyazılı belge üzerinde 33 yıl çalıştıktan sonra emekli oldu.

Yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda bilimsel kitabı, makalesi yayımlandı. Muazzez İlmiye Çığ, Sumer kültürü üzerindeki çalışmalarını bugün de sürdürüyor.

Yazar, bu kitapta, Sumer dini ve edebiyatında Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlığa; bun dinlerin kutsal kitaplarına ulaşan etkileri ve konuları, belgeleriyle ve karşılaştırmalı olarak sunmaktadır.

Sumerliler, bu dinlerin çıkışından yüzlerce, hatta binlerce yıl önce, siyasal yaşamlarını yitirmişlerdi.


Ancak, Sumerliler, icat ettikleri ve istenileni yazacak biçimde geliştirdikleri yazılarıyla, Ortadoğu kavimlerini etkileri altına almışlar ve bu etki Batı dünyasına kadar uzanmıştır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...