Sabah yeliyle gelen dinginlik
biraz olsun rahatlatmıştı huzursuz zihnimi, ağlama halimi… Bir elimde okumayı
henüz bitirdiğim kitap, aklımda yığınla düşünce… Ortalık yanmaya başlamadan tüm
yükü sabah rüzgarına bırakabilmek, güne taptaze başlamak için çay demleyip
balkona çıktım. Oysa tüm amacım hastane ziyaretiyle iyiden iyiye tırmanan akıl
karmaşasını biraz olsun yatıştırmak, hatta eğlenmekti. Tam olaraksa uzaklaşmak
istediklerimin ortasına düşüvermiştim üstelik İtalya’ya dair bir romanda!
İtalya son dönem hiç ilgim,
alakam yokken algımın seçiciliğini işgal etmiş, durmadan karşıma çıkar olmuştu.
Bu sefer de Milano’yla gelmişti, üstelik iz bırakan yiyecek tanımlarını
sevdiğim yazarıyla… Beni nerelere götürür diye merak etmiş, hatta
okuduklarımdan eğleneceğimi, yirmilerimin sonlarındaki komik hallerime doğru
yol alacağımı düşünmüştüm. Hayalleri süsleyen ilk bakışta aşka, tarçınlı, vanilyalı kahve kokuları, nefis
bademli kurabiyeler, ponçikler, bomboliniler, mango, zencefil kokuları, kestaneli
pastalar eşlik ediyordu işte. Seyretmediğim bir dolu filmde kaybolmasını, bu
filmlerin kahramanlarıyla ettiği sohbetleri, yaşadığı sürprizleri okurken yüzüncü
sayfaya doğru gizemin işaretleri ortaya çıktı. Ama asıl darbe sonra gelecekti.
Tam da son zamanlarda aklımda dönüp duran düşüncelerin yansıması olarak! O noktadan
sonra okumak zorlaştı ya da okuma amacımdan biraz uzaklaştığı için iyice zorlamaya
başladı demeliyim belki de…
Yirmilerinin sonunda güzel, zeki
bir de üstüne entelektüel bir kadın Nosta’nın ajandasız, koşturarak,
sevgilileri, acıyı üflersin geçer görüşü, aile ve apartman bağları, hayatın tadını çıkarmasıyla başlayan
romanda en hoşuma giden, gülümseten kısımlardan biri de İtalya ve Almanya
hakkında anlatılanlar. Roma ve Milano futbol takımları arasındaki çekişme hatta
Maradona’yla anektot da gülümsemeye eşlik edenlerden… Coğrafyasından, insanına,
aşkına, acısına, kahvesinden pastasına, hayallerinden filmlerine hayata dair
her şey olduğu keyifli bir roman okumak hele de Latin filmlerine ilgi
duyuyorsanız ya da öğrenmek istiyorsanız iyi gelecektir. (Bu arada Sultan'ın Mutfağı mı Hoşçakal Milano mu derseniz cevabım Sultanın Mutfağı olacaktır.)
“Maradona’nın Arjantin-İtalya
maçında Napolileri nasıl gaza getirdiğini, Roma, Milano ve Napolililerle diğer
İtalyan şehirleri arasında süregelen çekişmeleri gündeme getirerek seksen bin
kişilik stattaki, yetmiş bin Napoliliyi nasıl Arjantin’den yana yapmayı
başardığını anımsamıştık. Gerçekten hiç de sıradan bir futbolcu değildi
Maradona. Başka türlü çalışan bir makine vardı onda, mesai yapan bir
beyin.”Sayfa71
Arka kapak
“Roma’dan Milano’ya aşkı heyecanı
ve kahkahayı getiren katıksız bir Romalı kız, Alpler’den gelen soğuk hava
dalgalarıyla kalpleri donmuş olan Milanolulara yüksek adrenalinle yaşamayı
öğretmeye başlar.Ansızın kalbine bir palyaçonun sızmasıyla şehrin rengi birden
değişir. Birlikte açmaya karar verdikleri bir sergi için fotoğraf toplamaya
karar verdiklerinde, apartmanın içinde aslında yıllardır dönmekte olan bir
karmaşık ilişkiler girdabına kapılır ve bir bilmeceler silsilesi içinde
bulurlar kendilerini. Gizem çözülürken, başka bir sürpriz beklemektedir onları.
İtalya’yı, İtalyan yemeklerini,
aşkı, Latin dünyası filmlerini ve kahkaha içinde yüzmeyi seven herkes için
ideal bir eğlence.”
Okunacaklar listeme hem bunu hem de Sultan'ın Mutfağı'nı aldım :*
YanıtlaSilkeyifli okumalar dileklerimle o zaman ...
Sil