7 Mart 2015 Cumartesi

40 Şizofrenden 1 Öykü - Okay Uludok


Bir yaz bir kitapçıda çalışırken tanışmıştım Sana Gül Bahçesi Vadetmedim’le, neredeyse 30 yıl oldu. Çok iyi hatırlıyorum daha sonra yurt ranzasına da taşınmıştı, ikinci kez okunmak üzere.  En çok etkilendiğimse iç dünyadaki onca karmaşadan sonra basit dünyaya alışmaya çalışmasıydı. Ve bunun adı iyileşmeydi. Yani herkesin yaptığı günlük konuşmalara, davranışlara alışması bir süreci gerektiriyordu. Bu o kadar değişikti ki benim için, bunca yıl sonra hala o şaşkınlığıma şaşırırım. Bu satırları yazarken sahi bir daha okusam ne düşünürüm diye de merak ediyorum.


Öte yandan farklı yazarların birlikte bir şeyler üretmesi hep değişik gelmiştir. 40 Şizofrenden 1 Öykü sanırım bu yüzden çekici geldi. Arka kapak yazısını aldıktan sonra gördüm ayrı, güldüm apayrı:
“Ha 40 şizofrenden 1 öykü, ha 1 şizofrenden 40 öykü!” E haklı değil mi? Özellikle şizofrenlerin ne kadar zeki olduğu düşünüldüğünde… Yazarın soyadındaki belki de birçok insanın hiç fark etmeyeceği “umacı” kısmını çıkarması ve ilk öykü. Şahsen ilk öyküyle çarpıldım desem. Böyle bir şey hiç aklıma gelmemişti diye düşünürken gülüyordum. Gülerken günaha mı giriyorum acaba diyordum.  Gittim geldim, Bilgin Gaznevi’nin zamanda gidip gelmesi gibi. Ve son! “Sahte Peygamber” okuduğum en yaratıcı, buram buram zeka kokan öykülerden biri.

İlk şok azalıp, artarak devam ediyor. Öyküleri rastgele açıp okuyorum bazen, ara ara. Hiç çekinmeden, altını çize çize, acıta acıta, azca da güldürerek bir şizofrenden hikayeler okuyorum. İnsanlar, olaylar birbirine giriyor. Bazen çok bunaltıyor, bazen güldürüyor, bazen çaresiz hissettiriyor, acıtıyor…

 Ve arka kapak;

“Ha 40 şizofrenden 1 öykü, ha 1 şizofrenden 40 öykü!

“Okay Uludok’u şizofreni hastaları için açılmış bir öykü yarışmasında Seçici Kurul Başkanlığı’nı yaptığım günlerde keşfettim. Sonra yazı atölyelerime katıldı. Bu kitapta karşınıza çıkacak öyküleri paylaşırken herkesi nasıl etkilediğinin tanığıyım. Son yıllarda okuduğum en çarpıcı öyküler arasında bunlar. Güldürdükleri kadar acıtıyorlar da. Sahici mizah da bu olsa gerek.” Mario Levi


Bu kitaptaki 40 öykünün ortak noktası, her türlü (erkek, kadın, ağaç, otomobil, vb) şizofren kahramanlar aracılığıyla şizofreniyi anlatmaları. Kendisi de şizofreni hastası olan bir öykücü olarak Okay Uludok’un temel araçları (gerçekten de aklın sınırlarını zorlayan) müthiş hayal gücü ve “komik”ten “satirik”e uzanan sivri dili. Sadece komiğin sınırlarındayken bile yazınsallığını hiç kaybetmeyen, vardığında ise türünün en parlak örneklerine yaklaşan bir dil bu. Dolayısıyla (uçları henüz yeterince sivriltilip cilalanmış olmasa da ) eleştiri oklarını toplumun sadece deliliğe bakışına değil ( sağlık ve eğitim gibi) büyük aksaklıklarına da yöneltmekten çekinmeyen öyküler okuyoruz.” 

2 yorum:

  1. bir kitapsever olarak blogunuzu çok sevdim,diğer yayınlarınız da muhteşem,emeğinize sağlık.en kısa zamanda ben de beklerim.sevgiler.. https://catikatindannotlarr.blogspot.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler tabii ki gelirim komşu oluruz:)

      Sil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...