4 Mart 2015 Çarşamba

Trenle Anadolu 5 - İstanbul - Eskişehir


Porsuk Çayı üzerindeki bir köprüden çevreme bakıyorum. Apartmanlar yeni gözükmüyor. O zamanki koku düşünüldüğünde her şeye rağmen su kenarında oturmak hoş olmalı diyorum. Şimdiyse pek bir keyifle akıyor Porsuk, temiz, arınmış. Evet, son yıllarda en çok duyduğum şehir isimlerinden biri Eskişehir ve ne kadar geliştiği…



Trenle Anadolu’ya girişte bir kavşak noktası, İstanbul, Konya, İzmir derken her seferinde geçiliyor Eskişehir'den ve bu kavşakta inmeye karar veriyorum artık. Son zamanlarda gittiğim her yere yağmur götürdüğüm için biraz tedirginim. Malum bir elimde fotoğraf makinası diğerinde şemsiye hayli zorlanıyorum. Üstelik sabahın çok erken saatlerinde İstanbul’dan yağmurla uğurlanıyorum. Besmele ve yüksek hızlı tren hareket ediyor. Kara tren yok artık buralarda. 


Suya zaafımı bilen YHT, beni susturmak için biran önce İzmit Körfezi’ne varıyor. Sonra Sapanca Gölü ve tıngır mıngır tren sesiyle yeniden yolda olmak çok hoşuma gidiyor. Doğru çay içmeye, şansıma keyifli bir sohbete denk geliyorum...


Topu topu iki buçuk saatlik bir yoldan bahsediyorum zaten. Elektrikler kesilirse bilemem tabii, at arabası balkabağına dönüşür misali YHT, kara trene dönüşüyor! Arada oluyormuş duydum. Kara trenin fendi diye gizlice sevindiğimi fısıldasam size… 

Eskişehir’de gidilecek ilk yer TÜLOMSAŞ (Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi) olmalı bence ve tabii Devrim Arabası. Tren Garı’ndan yürüme mesafesinde şehir ve gidilecek yerler. Ama bir gün kalınacaksa pek tercih edilmemeli bence tabana kuvvet. Bu arada ille de akşamın keyfine varılmalı bu öğrenci şehrinde, mesela  Haller Gençlik Merkezi’ne gidilmeli. Bu arada “Hal” geçmişte sebze, meyve haliymiş gerçekten.

1976 doğumlu dillere destan muhteşem Anadol Station’ımızın ilk yerli araba markası olduğunu düşünürken ‘61’de bir üretim daha yapıldığını öğreniyorum. (Devrim Arabaları’nı seyretmediğimden olsa gerek) ‘61’de dönemin Reis-i Cumhuru Cemal Gürsel, 29 Ekim için yerli otomobil yapılmasını emrediyor. Çok kısa bir sürede türlü zorluklarla yapılan otomobile benzin konulması unutulunca gazetelere yirmi adımda durması manşet oluyor ve “Garpli gibi yapılan otomobile şarklı gibi benzin koymayı unutuyoruz” lafı tarihe geçiyor. Ama nedense bu ilk üretim yerli arabalarımız kıyıda köşede unutuluyor işte. (Bu arada TÜLOMSAŞ’ta Devrim Arabası hariç fotoğraf çekmek kesinlikle yasak, tabelanınki bile çekilemiyor.)


Tabii ki Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nın en önemli kahramanlarından ve Devlet Demiryolları'nın kurucusu Behiç Erkin'in dolu dolu yaşamı öğrenilerek,mezarı ziyaret edilmeli... 



Eskişehir’in en güzel taraflarından biri neredeyse uçsuz bucaksız parklarının olması galiba. Bu parklar da sadece yeşillendirilmekle kalmamış, biri Bilim Sanat Kültür Parkı. İçinde Kristof Kolomb’un gemisinin bire bir maketi gemi, her biri ayrı bir masal kulesi olan şato, bilim deney merkezinin olduğu bir park.



Yapay göletteki kuğular insanlarla arkadaş olmuşlar neredeyse ve oradaki kısa zamanımda, bebek arabalarıyla güneşli günün tadını çıkarmak isteyen insanları görmek hoşuma gidiyor doğrusu.

Porsuk kıyısında olan diğer parksa içindeki yapay plajıyla gönüllere taht kurmuş, Kent Park. Burada “Çibörek”iyle ünlü bir kafeterya var. Midilliler, köşedeki rengarenk faytonlar, koşturup duran çocuklar ve güneş… Eskişehir halkı parklarda huzur buluyor belli… Unutmadan Met Helvası, Saray Helvasının çekilmiş hali, çubuk çubuk, yani nefiiis.


Eskişehir Hititler’den Friglere ev sahipliği yapmış bir bölgede. Hal böyle olunca Arkeoloji Müzesi’ni gezmek hoş geliyor. Siz sormadan hemen söyleyeyim çift başlı kartal yok. Yukarıdaki parça M.Ö. 3000-2000’e tarihleniyor. Seyyit Battal Gazi Külliyesi’nin hikayesiyse,  rüyasında Eyüp Sultan’ı gören Fatih’in hocası Akşemseddin’inkiyle benzeşiyor. Selçuklu Sultanı 1.Alaaddin Keykubat’ın annesi Ümmühan Hatun tarafından rüyası görülerek inşa ediliyor. Zamanla yapı büyüyerek külliye haline geliyor. Seyyit Battal Gazi Emeviler’in Bizans akınlarında efsaneleşmiş bir halk kahramanı.


Eskişehir dendiğinde ilk akla gelecek olanlardan biri de Balmumu Heykelleri Müzesi. Ufak adımlarla sürekli gelişme halindeki bu güzel şehirde sanatın izlerini takip etmek de yapılacak hoş aktivitelerden. Heykel müzesinde Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in eserleri sergileniyor ve çok etkileyici hepsi. 

-Payam Latifi - Sihirli Ayna -

Adımlar Odunpazarı Bölgesi’ne doğru. Evler restore edilmiş, kimisi otel olarak kullanılıyor. Ağır ağır yürürken Cam Müzesi, Lületaşı Müzesi’ne uğramadan olmuyor. Çalışmaları izleyebiliyorsunuz ama buraların devlet dairesi olduğunu ve mesaileri bittiğinde gittiklerini söylemek isterim. Yani vakitlice gidilmeli. 


İlle de Lületaşı bir şeyler almak isterim derseniz Atlıhan El Sanatları Çarşı’sı iyi bir alternatif. Odunpazarı’ndan bir vasıtayla Karacahisar’a Regulateur Restaurant’a gitmeden olmaz bu arada. Porsuk suyunu dengelemek için kurulan regülatörden ismini almış bu mekan sakinliğiyle, servisiyle hoşuma gidenlerden.

Birgüne sığanlardan, biraz fazla hızlı bir turla… Biraz daha kalıp Porsuk Çayı kenarında yemek yemek, gondolla gezmek, mesela Yazılıkaya’ya gitmek, Yunus Emre türbesi’ni ya da Nasrettin Hoca evini ziyaret etmek hoş olabilir. Belki bir dahaki sefere…  Daha çok yol olsun hayatımızda öğrenilecek çok şeyle birlikte, güvenle, sağlıkla, mutlulukla gidilecek… 

4 yorum:

  1. Mine'cim fotoğraflar çok güzel eline gözüne sağlık

    YanıtlaSil
  2. Eskişehir'in trafiği de meşhur olacak yakında.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. büyük küçük her şehrin derdi galiba trafik

      Sil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...