Anadolu'yu adım adım
gezmeye karar verdiğimden beri yalnızca gezmenin yetmediğini
öğrenmek istediğimi de farkettim. Hep söylediğim gibi çevreme
bilinçli bakabilmek önemli olmaya başladı. Herşeyi öğrenebilmek,
her yeri gezebilmek uzun bir süreç olsa da o adımları keyifli
kılmak hoşuma gidiyor. İlk kez Divriği'de karşılaştığım
çift başlı kartalların peşine takılmak gibi... Urartuların
kartal yuvasını andıran kaleleri derken, Rusya'da da her yerde
karşıma çıktıklarında çok şaşırmıştım.İnternetten
baktığımda birçok Avrupa ülkesinin armasında çift başlı
kartalın olduğunu görüp şaşırmak algının seçiciliğiyle
alakalıydı galiba. Hal böyleyken çift başlı kartala dair
aşağıdaki satırlara rastlamak da çok hoşuma gitti doğrusu;
“Kartallar da geyikler
gibi Türkiye coğrafyasında sıklıkla karşılaşılan
simgelerdendir. Kartallar, Alacahöyük kenti kapısında pençesinde
tavşan taşıyan çift başlı kartal olarak, Hattuşa'daki
tanrıların üzerinde yükseldiği iki başlı Hitit kartalları
olarak ya da Hattuşa'ya komşu olan Kapadokya'da, bugünkü Avanos
çevresinde bir zamanlar geniş çapta tapılan Zeus'un bedenlenmiş
bir biçimi (enkarnasyonu) olarak kendini gösterir. Kartal, Roma
döneminde de geyiğin boynuzları arasında yerini alır. İncil
yazarlarından Yuhanna'nın simgesi kartaldır. Doğudan Anadolu'ya
giren ilk Türklerin kültür dağarcığındaki kartal, çift başlı
kartal, geyik motifleri Anadolu'da yeniden harmanlanır, semboller
örtüşür.” Sayfa 11
Bir yer hakkında okunan
kitabın gezip görmekle desteklenmediği takdirde havada kaldığını
çok kereler yaşadım. Yani kesinlikle çok gezen daha çok biliyor.
Ama çevreye bilinçli bakmaya karar vermişken usta bir gezginin
satırlarında dolaşmadan da olmuyor doğrusu.Binlerce yıl
öncesinden bugüne bu büyüleyici yerin tarihi anlatılırken her
ayrıntı dikkate alınmış. Neolotik dönem, Hititler, Romalılar,
Persler, Selçuklu ve Osmanlı'nın yaşayışları, inanışları,
coğrafyanın oluşumu teker teker ve doyurucu bir şekilde
anlatılmış. Açıklamalar, küçük sözlük, güzergah önerileri,
sorunlar derken merakla okuyorsunuz. İlk başta ağır mı gelir
dediğim için genelde yaptığım gibi ortalardan bir yeri açıp
okumaya başlamıştım. Böylece gezi rehberi olarak da
kullanabileceğimi, Kapadokya'da istediğim bölge ya da konu
hakkında rahatlıkla rehberlik alabileceğimi de keşfetmiş oldum
sayfalarda gelişigüzel dolaşırken. Galiba sıklıkla da
başvuracağım kaynaklardan biri olacak...
Ve arka kapak
“Kapadokya: İnsanlık
tarihinin en eski yerleşim alanlarından biri... Peribacaları,
kayaoyma yapılar... Hıristiyan kültürünün temelleri; kiliseler,
duvar resimleri... Farklılıklarla “birlikte yaşama”... Doğa,
tarih, kültür ve coğrafya... Benzersiz bir renk cümbüşü...
Doğu ile Batı'nın
eklemlendiği, halkların, dinlerin, dillerin ve kültürlerin
birbiri içinde eridiği çok özel bir coğrafya olan, UNESCO'nun
“Dünya Mirası Listesi”nde de hem doğal hem kültürel miras
olarak kendine yer bulan Kapadokya, adeta bir “masal ülkesi”...
Kapadokya'yı kendi
başına ve profesyonel rehber olarak yerli-yabancı gezginlerle
defalarca dolaşan Faruk Pekin, sıradan bir “gezi rehberi”
sunmuyor okura; Kapadokya'nın tarihi, kültürel, sosyal, dini,
coğrafi özelliklerini kapsamlı bir şekilde bir araya getiriyor;
“bilerek gezme”ye, bölgenin çok yönlü tanınmasına önemli
bir katkıda bulunuyor.
Gezginler için güzergah
önerileri ve kültür turizmi çerçevesinde yaratıcı çözümler
içeren, doğanın ve tarihin tüm renklerini barındıran Kapadokya
kadar zengin bir kitap...”
slm ne zamandır bloguma girmiyordum.sizleri merak edip bir bakayım dedim.neler yapıyorsunuz.nasılsınız.
YanıtlaSilbende merak ediyorum oraları.inşallah bir gün bende o güzellikleri görürüm
inşallah
SilBu da bana yeni bir kitap.
YanıtlaSilKapadokya ya gitmeyeli de herhalde bir 20 yıl olmuştur.
Balon ları hiç görmemiş anne
eline alıp hem öğrenip hem gezmeni sağlayacak tavsiye ederim :)
Sil