1923 Ekim ayı Türkiye
Cumhuriyeti’nin doğum ayı oysa aynı dönemde Hitler beceriksiz bir darbe
girişimiyle hapse girmiş hatta Nasyonel Sosyalist Partisi liderliğini güya Rosenberg’e
bırakmış. Neredeyse Almanya ve tüm dünya için de iyi bir ay olacakmış,
sonrasında hapisten çıkmasaymış. Karşılaştırmaları seven benim için bir
detaydan çıkanlar, keyifle okuduğum kitaptan. Öte yandan konu kapaktan anlaşılacağı üzere yüzyıllar öncesinden bugünü etkilemeye devam
eden Spinoza, diğeri Nazi ideoloğu Rosenberg yani Nazi Subayı. İkisi arasındaki ilişkiyi merak
ederken yakalıyorum kendimi, sayfalar arasında kaybolmadan az önce…
Uzmanlık alanı psikiyatriyle
felsefeyi harmanlayıp, karakterlerinin zihinlerine psikanaliz yoluyla girmemizi
sağlıyor Irvin Yalom, çok sevdiğim tarzıyla. Bunu yaparken ek karakterler
yaratıp, tarihe farklı açılardan bakmamızı da kolaylaştırıyor. Hal böyle olunca
kendini üstün insan kabul edip, olanlar için sürekli birilerini suçlayan bir
adamın yaptıklarını dehşet içinde onun zihinden görebiliyorsunuz. Bu o kadar
çapraşık, tehlikeli ve karanlık ki bir noktada “tipinin iyi olmasının avantajını
kullandı” dendiğinde irkilip kitabın kapağına bakacak kadar kaptırıyorsunuz
kendinizi. Okurken bir ucubeyle karşılaşacağınızı düşünüyorsunuz çünkü sürekli.
Evet bir ucube, en tehlikelisinden! Ve bir diğer
ucubeye yardım ediyor, Hitler’e. Eğer Rosenberg olmasaydı ya da Hitler, gaz
odaları, yarı yanmış cesetlerle dolu ölü yakma fırınları, çürüyen ceset
dağları, onca vahşet olur muydu diyorsunuz. Kitaptaki başka bir kitaba gidiyor
aklınız… Sorular sorular sorular…
Ah Spinoza Problemi. Bir
Yahudi ama etkileyici bir filozof Spinoza, Rosenberg için. Aforoz edilip neredeyse
yalıtılmış yaşamayı seçen Spinoza. Onun yazdıklarıyla düşünmeye çalışalım
biraz, zor olacak hatta imkansız olacak olsa da ;
“… kendi kimliğimden yani kendime
olan bağlılığımdan kurtulmam ve herşeyi mutlaka derecede yeterli ve doğru
perspektiften görmem gerekiyor. Bunu yapabildiğimde kendim ve diğerleri
arasındaki sınırları tecrübe etmez oluyorum. Bunu yaşadığımda, müthiş bir huzur
kaplıyor içimi ve beni endişelendiren hiçbir olayın, kendi ölümümün bile bir
önemi kalmıyor. Ve diğerleri de bu perspektife ulaştığında birbirimizle dost
olur, kendimiz için istediğimiz şeyleri diğerleri için de ister ve yüce
gönüllükle hareket ederiz. Dolayısıyla, bu yüce ve neşe dolu tecrübe bağlantı
kurmaktan çok ayrıksılığın ortadan kalkmasından kaynaklanır. Bu nedenle arada
bir fark var; sıcaklık ve güvenlik için birbirine sokulan insanlar ve
aydınlanmış, neşe dolu bir Doğa ya da Tanrı görüşünü paylaşan insanlar
arasındaki fark bu.” Sayfa 417
Zekası, yalnızlığı, bilinçli
yalıtılmışlığıyla Spinoza, Rosenberg ve Hitler’in tam tersine onaya ihtiyacı
olmadan varolmayı seçiyor. Biri fikirleriyle, yaşam şekliyle kendine
zarar verip geleceğe ışık tutarken, diğerlerinin güç tutkusuyla tüm dünyaya
verdikleri zararı düşünmeden edemiyorum nedense…
Mine, sana özeniyorum.
YanıtlaSilŞu aralar böyle bir kitaba konsantre olup okuma şansım yok ama o günler gelecek.
Özakman kitapları da sırf bu sebeple bekliyor.
Paylaşım için sağol.
Bu arada bugünkü post ta sen varsın. Tekrar teşekkürler.
Vefalı anne
aaa merak ettim hemen bakmaya gidiyorum teşekkür ederim
Silsevgili mine,
YanıtlaSilkitabı çıkar çıkmaz edinip okumuştum. zira i. yalom çok severim. (kendi alanım da psikoloji olduğundan ekstra değerli benim için.)
ve fakat, maalesef, bu kitap bende çok iz bırakmadı. sanıyorum ki, kitapta çok fazla anlatım bozukluğu ve yazım hatası oluşuna takıldım biraz. yani çeviri ve basım ile ilgili de sıkıntı olduğundan çok keyifle okuyamamıştım.
ama yine de, her zamanki gibi, insana ve döneme dair fazlasıyla bilgi veren değerli bir kitap.
benim en sevdiğim kitab da "bugünü yaşama arzusu". seninki hangisi?
Nietzsche Ağladığında'yı okudum ilk ve bayılmıştım ama çok zaman geçti tekrar okumak istediklerimden ... Spinoza ve Nazi ideoloğunun Yahudilerden nefret etmesine rağmen Spinoza ikilemi çok değişik ve ilgi çekici benim için .... bu arada ben mi abartıyorum dedim hataları anlam kaymalarına bile yol açıyordu
SilBende Yalom'u çok severim. Nietzsche Ağladığında'yı okuduğumda günlerce etkisinden çıkamadım. Yalom'un tüm kitaplarını okunmaya değerdir.
YanıtlaSilözellikle konuyla ilgili olanlar için harika bence de ...
SilIrvin yalomu hem psikoloji alaninda yaptigi katkilardan dolayi hemde yazar olarak cok begenirim. Tum kitaplarini okudum ve arsivledim.
YanıtlaSilSpinoza problemi ilk ciktiginda hemen turkceyr cevrilmesini bekleyemedim ve ingilizcesini aldom okudum . Bekledim turkceye cevrildi birde turkcesini aldim okudum. Cok begendigim bir kitap . Bana gore irvin yalom nietzsche agladiginda veya divan zamanindan bu zamana yazarligini da cok gelistirdi
Sevgilerimle
o zamandan bu yana neredeyse 20 yıl geçti. Hoşuma gidiyor sürekli kendiş geliştirmesi ve bunu uzmanlığının dışındaki konularda da yapabiliyor olması...Aklımda Varoluş ve Psikiyatriyi de okumak var kısmet diyeyim )
Sil