Bir sahilde çevreyi inceleyerek yapılan bir yürüyüş uzunca bir süre aklımda kalmıştı. Fransız Teğmen’in Kadını’ndandı sanırım. Feodal dönemle sanayi devrimi arasında mıydı? Sahil İskoçya’da mı yoksa Fransa'da mıydı Tek başına mıydı? Uzun zaman oldu tam olarak hatırlayamıyorum. Ama o yürüyüş bir dönem bana eşlik etmişti hep. Sahi neydi beni o kadar çeken? Yaşam şekli miydi? O zaman 22.gün konusuna istinaden geçmiş yaşamımda sahilde yürüyen biri, hadi bir çocuk olayım : )
Gördüğü bir kaplumbağanın ardından koşan çocuk kumlara
oturdu. Günler sonra çıkan güneş aklını çelmiş ve o gün okula gitmek yerine
sahile koşturmuştu. Hafif rüzgar, martılar, şimdi de tatlı mı tatlı bir yavru
kaplumbağa eşlik ediyordu işte kendisine. Birazdan arkadaşları Elan ve Marvis
de geleceklerdi. Keyfine doyum olmayacaktı. Gerçi annesi bu arkadaşlarının
varlığına çok kızıyordu. Çocuğa göre hayali olmaları önemli değildi, hem gerçek
arkadaşlarının hepsi okuldaydı şimdi. Sandviçini çıkarıp bir yandan yerken bir
yandan denize doğru atmaya başladı, martı ve balıklarla paylaşmak için. Biraz
daha yürüdü, deniz kabukları topladı. Kabuklar hakkında arkadaşlarıyla fikir
yürüttü. Kumdan kale yapmayı teklif etti arkadaşları ama o kadarına cesaret
edemedi. Pantolonu ıslanırsa akşam bir de onun için azar işitirdi. Bir ağaç
altına çöküp günlüğünü çıkardı. Birkaç gündür okulda olanları bir yandan
düşünürken bir yandan not alıyor, bir yandan Elan’la Marvis’e anlatıyordu.
Öğretmeni insan vücuduyla ilgili bir konuya geçmişti. Dolaşım sisteminden,
kalpten, mideden, bunların yerlerinden bahsediyordu. Kendi bedeni altında
kalabalık bir sürü halinde organların olması, bir makine gibi o uyusa bile
çalışıyor olmaları çok değişik gelmişti çocuğa. Daha çok şey öğrenmek
istediğini farketti. Öğretmene “Peki hayvanlarda da mı böyle” diye sormuş,
olumlu yanıt alınca çok şaşırmıştı. Arkadaşları da en az onun kadar şaşırdılar
bu duruma. Hepsi kan kardeş olmuşlardı ya derilerinin altında bir tek kan
olduğunu sanıyorlardı, kesilince görebildikleri için. Günlüğüne yazdıklarını
“daha çok şey öğrenmeliyim” diye sonlandırdı o gün. Sonra heyecanla evin yolunu
tuttu, tabii arkadaşlarıyla birlikte.
Yılın son iki günü ve biraz zorlama bir yazı olduğunu
biliyorum. Kurgu karakter olarak hayali çocukluk arkadaşlarımı yazayım demiştim, gene dayanamayıp 22. Ve 23.*günleri birleştirdim. O meraklı çocuk muhtemelen et
ağırlıklı besleniyordu. Hani avdan dönenlerin getirdiği tavşandan, bıldırcından
yapılan yahnilerle mesela. Yok biraz sağlıklı olsun bu seferki tarif de.
Dolapta bekleyen ayvalara eşlik eden yerelmalarıyla mesela bir de havuç ekledik
mi değmeyin keyfimize. Yerelması şişliğine karşı hep zencefil eklesem de bu
sefer kimyon denedim. Fazla da değil, yarım çay kaşığı tadında pek bir etki
yapmadı. Bir dahaki sefere biraz daha ekleyeceğim. Mutluluk dolu olsun bu hafta ve bu yıl ...
Gün 22. Geçmiş hayatınızda biriymişsiniz.
Kimmişsiniz? Ne yaparmışsınız?
Gün 23. En sevdiğiniz kurgu karakterin günlüğüne
yazdığı bir yazıyı yazın.
Ayvalı Yerelması
1 adet soğan
4 adet orta boy ayva
½ kg yerelması
2 adet havuç
2 adet havuç
1 diş sarımsak
½ su bardağı zeytinyağı
1 – 2 çorba kaşığı un
Yarım limonun suyu
½ çay kaşığı kimyon
Tuz
Dereotu
Yerelmaları soyularak, unlu limonlu suya atılır,
ayvalar da aynı şekilde. Soğan, sarımsak küp küp, havuç halka halka doğranır.
Zeytinyağında şöyle bir çevrilirler. Yerelmaları, ayvalar ve baharatlar da
eklendikten sonra kapak kapatılır. Biraz pişirildikten sonra 1,5 su bardağı
kadar sıcak su eklenir. Soğuk ve dereotuyla süslenip servis edilir.
Ayva sert olamdı mı mine?
YanıtlaSilMeraklı anne
yok yok harika oldu
Sil