Günlük koşuşturmacaların içinde
yanından geçerken şöyle bir bakıp yola devam ettiğimiz, hep sonra öğrenirim
diye ertelediğimiz, ibadet etmenin dışında içine girdiğimizde incelemekten çok keyif
aldığımız camiler… Dedim ya İstanbul bin bir sürprizi barındıran bir kutu, her
açışta sunduklarıyla gözlerimi kamaştırıyor. İşte ahşap ve sakıflı ( ahşapçatı) camilerin ikinci kısmı…
Fatih İlçesi, Çapa Arpaemini
Mahallesi, Aşağı Gureba Caddesi üzerinde, Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf
Gureba Hastanesi’nin önünde Bezm-i Alem Valide
Sultan Camisi bunlardan biridir. Bezmialem
Valide Sultan Abdülmecit’in eşi, II.Mahmut’un hanımı.
Yıldız Ertuğrul Tekkesi;Beşiktaş’ta Barbaros Bulvarı’ndan
yukarı çıkarken sağda kalan, Yıldız Caddesi’ndeki türbe, iki taraflı çeşme,
cami, misafirhane, kadınlar bölümü olan kısımların birbirlerine bağlantılı
olduğunu bilmiyordum açıkçası.
1887’de II.Abdülhamid tarafından
Şazeli tarikatının ileri gelen şeyhlerinden, bu tarikatın Medeni kolunun
kurucusu Şeyh Hamza Zafir Efendi adına tesis edilmiş. Camitekke niteliğinde
olan bu kuruluşun adı, Osmanlı hanedanının ceddi Ertuğrul Gazi’nin hatırasını
canlandırmak arzusunun yanı sıra, II. Abdülhamid’in, yine bu amaçla Domaniç
yöresi Türkmenlerinden oluşturduğu Ertuğrul Alayı’nın ibadetine tahsis
edilmesinden kaynaklanmaktaymış.
Yahya Efendi Tekkesi; Çırağan Caddesi’nde Şeyh Yahya Efendi
Çıkmazı’nda yer alıyor, epey bir yokuş çıkmak gerektiğini hatırlatmakta fayda
var.
16.yy.ın ileri gelen alim ve
mutasavvıflarından Beşiktaşlı Şeyh Yahya Efendi tarafından kendi imkanlarıyla
satın aldığı çok geniş bir arazi üzerine kurulmuş. Vefatı üzerine II. Selim kabri
üzerine, tasarımı Mimar Sinan’a ait olan kagir, kubbeli, bir türbe inşa
ettirmiş, aynı zamanda türbeyi de yeni baştan yaptırmış.
Tekkelerin 1925’te kapatılmasıyla
cami-tevhidhanesi olarak kullanılmaya başlanmış ve bu günümüze kadar devam
etmiş.
Yahya Efendi’nin yanı sıra Genç
Osman, dönemin veziriazamlarından Güzelce Ali Paşa da buraya gömülmüş.
Mezarlık geniş ve ilgilenenler
için değişik bir çok mezartaşı seçeneği sunuyor. Mezar taşlarındaki feslerin
büyüklüğünün, uzunluğunun bile bir anlamının olması çok değişik geliyor.
Sanırım buraya dua etmenin yanı
sıra mezartaşlarını incelemek, nefis manzarasıyla dinginleşmek için tekrar
tekrar gelmek hoş olacak, özellikle de şehrin çok merkezinde olduğu düşünülürse
gelmek daha da kolay olacak, kendi adıma tabii.
Camilerin bildiğimiz genel
terimleri olsa da burada anlamlarını tekrar etmekte fayda görüyorum. Mihrap;
camide imamın namaz kılarken cemaatin önünde
durduğu, kıble tarafındaki
duvarın ortasında bulunan, oyuk, girintili yer.
Minber; üzerinde hutbe okunan
merdivenli yapı.Genel olarak mimari açıdan cami içerisinde
mihrabın sağ tarafına denk gelecek şekilde inşa edilmektedir. İmamın,
özellikle cemaate yüksekçe bir yerden hitap edebilmesi için merdivenli biçimde
tasarlanmış cami içi bütünleyici yapıdır. Minber, ahşap, mermer, tuğla gibi
maddelerden yapılabilir. İmam hutbeyi merdivenin basamakları üzerinde okur.
Merdivenli yapıda, imamın sesini cemaate duyurabilmesi amaçlanmıştır. İmamın
minberden cemaate o güne ilişkin olarak hitap etmesine hutbe denilmektedir.
Vaaz kürsüsü, camilerde vaaz verilen yere denir. Kürsü, ahşağ veya mermerdendir. Genellikle sahının sol köşesidir.
Mimar Sinan’ın eseri olan Odabaşı
Behruz Ağa Cami’si Kanuni’nin odabaşı olan Behruz Ağa tarafından
yaptırılmış.Yapı, sıbyan mektebi,çeşme ve kayıtlara geçen ama günümüze
ulaşmayan hamamıyla birlikte 1562’de inşa edilmiş.
Yangın ve depremle harap olan
cami II.Mahmut tarafından tamir ettirilmiş.
Burada sadece çeşme fotoğrafı
çektim. İçeride izin verilmediği için çekemedim. Özellikle turistler kötü
gösteriyormuş fotoğraflarında. Gördüğüm mesela Takkeli İbrahim Çavuş gibi bir camide cam
içlerinde damacadan vantilatöre, sandalyelerden ses sistemine kadar bir dolu
şey camileri açıkcası pek de hoş göstermiyor. Bunların bir çözümü tabii vardır
ama yapılırsa…
Mihrap, minber, vaaz kürsüsü gibi
bölümlerin dışında mahfil adı verilen camilerin üst kısmında kadınlara
özel bölümler var. Bunların bir kısmında bu bölümler parmaklıklarla
çevrilerek padişaha özel hale getirilmiş.
İSTANBUL BAŞLI BAŞINA BİR HAZİNE
YanıtlaSilFARKINDA OLMADAN GEÇİRİYORUZ GÜNLERİMİZİ
ÇOK GÜZEL BİR POST OLMUŞ
HAYIRLI GÜNLER
çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için
Silyıllardır ama yıllardır yahya efendiyi ziyaret etmek var aklımda ve hala edemedim. yazını okuyunca tabii ki kızdım kendime. hala gidip görmedin diye.
YanıtlaSilsırf camileri gezmeye kalksak istanbulda bayağı bi vaktimizi alır ki ne mutlu bize ;)
Ortaköye geçerken uğranabilir...
Silİstanbul a bir kez günü birlik uçakla gittim geldim maalesef kalma imkanım olmadı
YanıtlaSilİstanbul da ben en çok yere batan sarayını merak ediyorum ancak bunlarda bi harikaymış ellerine sağlık Minecim gidemesemde sayende az da olsa görmüş kadar oldum i,nşallah bir gidip görmek kısmet olur...
sindire sindire her yerini görmek nasip olur inşaAllah ...
SilSanırım blogunuz benim için çok faydalı olacak. :) Kuşadası'nda Seyahat İşletmeciliği ve Turist Rehberliği öğrencisiyim. Bu dönem Selçuklu Sanatı dersi alıyorum. Ama ikinci dönem de Osmanlı Sanatı dersi alacağım. Ön hazırlık olacak o yüzden bu postlarınız bana. :)
YanıtlaSilAz önce Divriği Mucizesi postunuza da yorum bıraktım. :)
ne hoş bir bölüm keyifli okumalar dileklerimle...
SilYahya Efendi görülmeye değer ender yerlerden biri en azından benim için çok anlamlı bir cami :)
YanıtlaSilcamiden daha fazlası... değişik geliyor çırağandan geçiyorsunuz... üst tarafta etilerdi vs. di derken aralar atlanıyor sanırım en azından benim için öyle oldu karşılaşınca çok şaşırdım böyle bir yapı olduğunu bilmiyordum
Sil