6 Ekim 2013 Pazar

Ahşap ve Sakıflı Camiler 1 - İstanbul


İstanbul içinde sonsuz sürprizlerin olduğu  bir kutu gibi. Her açtığınızda bambaşka güzellikleriyle karşılıyor, öğretiyor. Bir nefes alıp kendimi bırakmak hoşuma gidiyor. Bu büyülü kentle geçen hafta sonundaki buluşmamızda, Aya İrini’den sonra ahşap ve sakıflı (ahşap çatı) camilerle tanışmak çok keyifli ve bir o kadar öğreticiydi. 


Osmanlı camileri üs örtü sistemleri bakımından sakıflı (ahşap çatı) ve kâgir kubbeli olarak iki ana grupta toplanıyormuş.  Klasik dönemde sayıları yüksek olan sakıflı cami ve mescitlerden çok azı gerçek biçimleriyle zamanımıza gelebilmiş.


Topkapı’da sur dışında, eski Edirne yolu üzerinde olan Takkeci İbrahim Ağa Cami, Arakiyeci İbrahim Ağa Cami, Takkeci İbrahim Çavuş Cami olarak biliniyor. Bir hikayeye göre İbrahim Ağa rüyasına uyarak  kısmetini aramak için Bağdat’a gidiyor. Orada iki salkım üzüm olarak söylenen kısmetini buluyor ve evinde altınların gömülü olduğunu öğrenip sessizce geri dönüyor ve bu camiyi, mektebi ve sebiliyle birlikte yaptırıyor.

Yolun değişmesiyle biraz kenarda kalmış olan bu cami bahçesiyle insanı dinginleştiriyor. İçeri girdiğinizde bambaşka büyüleyici bir yapıyla karşılaşıyor insan. Tahta üzerindeki işlemelere mi, nefis çinilere mi bakacağını şaşırıyor. Çinilerin bir kısmı maalesef orijinal değilmiş, bir kısmı Lizbon’daki Salazar müzesine hediye edilmiş. 16. Yüzyılın en güzel İznik işi örnekleriyle pencerelerin kemer tepelerine kadar bütün duvarlar kaplanmış. Narçiçeği kırmızısı, parlak camgöbeği, yeşil, lacivert renkler desenlere baktıkça bakmak hatta biraz zaman geçirmek geliyor insanın içinden…
  
Ve işte Makbul İbrahim Paşa Camisi. Nam-ı diğer Pargalı İbrahim Paşa. Caminin giriş kapısının bulunduğu meydana da "Mahrum Meydan" denilmekte. Bu cami Makbul sonra Maktul olarak bilinen İbrahim Paşa, Kanuni'nin damadı ve sadrazamı tarafından yapılmış. 
Caminin alt kısmında dükkanlar var, biraz unutulmuş gibi gözüktü nedense. Merdivenlerden çıkıp içine girdiğinizde bir aydınlık ve sonradan yapılmış kalem işleriyle süslenmiş duvarlarla karşılaşmak hoşuma gidiyor. 


Bu camilerin çoğu gibi II. Mahmut döneminde restore edilmiş Makbul İbrahim Paşa Camisi de. Bir yangından sonra Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen önce tekrar  inşa edilmiş.


Makbul İbrahim Paşa Camisi


Arnavutköy Tevfikiye Camisi


Boğaz’da Arnavutköy- Akıntı Burnu’nda, sahil yolunda, Bebek Caddesi üzerinde Tevfikiye Camisiyle karşılaşmak gülümsetiyor. Yıllarca bu caminin önünden geçmiş, hatta bakmış olsam da içine girmek ya da araştırmak hiç aklıma gelmemişti. 

Boğaza nazır keyifli camilerden olan Tevfikiye Camisi, II.Mahmud tarafından oğlu Şehzade Tevfik adına yaptırılmış. 1838’de inşası tamamlanmış. Ahşap oyma ve dekoratik işlemeler dikkat çekici. 

Ortaköy Kuruçeşme arasında hiç ummadığınız bir anda Defterdar İbrahim Paşa Camisi’yle karşılaşıyorsunuz, üstelik bugünün popüler eğlence mekanlarından birinin yanında boğaza nazır bir halde.


Tam olarak denize sıfır olduğundan merdivenlerle inilerek gidiliyor ve yoldan gözükmesi biraz zor. 


Kayıkhaneler üstünde yer alan cami, deniz kıyısında olması, iç mekanın güzelliğiyle insanın sürekli gitmek istediği yerlerden. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...