18 Ağustos 2013 Pazar

Kızıl Darı Tarlaları - Mo Yan

Fonda alabildiğine kırmızı darı tarlaları, havada ağır kan kokusu, etlere saldıran köpekler, kuşlar…  Birbirlerine saldıran çeteler, işgal altında can veren, canlı canlı derileri soyulan insanlar… Vahşetin boyutuyla uykuların kaçacağı, tiksintinin verdiği rahatsızlığın midelere yansıdığı satırlar… Savaş tüm çıplaklığıyla gözlerimizin önünde, her şey, her detay kelime kelime  anlatılmış.

“Ben senin ablan için ağlamıyorum! Ablan öldü, ağlamak onu geri getirmez. Ben halimize ağlıyorum. Burada hepimiz komşuyuz, komşu köylerdeniz, her gün birbirimizin yüzüne bakardık, işler nasıl oldu da bu raddeye vardı aklım almıyor bir türlü? Ben senin yeğenin için ağlıyorum, oğlum için, Yingzi için, daha yeni on sekizine girmişken birlikte Demir İrade’ye katıldık, böylece ablanın intikamını alacaktı, ama intikam falan alamadan sizin ellerinizde can verdi. Onu süngülerinizde öldürdünüz. Diz çökmüştü, diz çöktüğünü kendi gözlerimle gördüm, ama siz yine onu öldürdünüz! Sizi gidi kurt kalpli, köpek ciğerli, soğukkanlı piçler! Sizin çocuğunuz yok mu”  Sayfa 431

Yukarıdaki bölüm en çarpıcı kısımlardan bana göre, dil olarak değil, bir ülke saldırıya uğradığında birleşmek yerine parça parça olup birbiriyle savaşmak! Kendi kendinin düşmanı olmak! Bu her ülkede böyle değil mi?
Bir torunun dilinden anlatılıyor her detay. Miş’li geçmiş zaman dikkat çekiyor. Heyecanla okumaya devam ederken tarlalardan duygulara, ağır kan kokusundan silahlara, birbirlerine kazık atan insanlara kadar koşturarak okuyor insan. Büyükbabayla baba bir savaştayken birden ninenin hayatından kesitlere geçiliyor. Cenaze törenlerinden, evlilik törenlerine, savaşa, gündelik yaşama kadar çok şey hakkında fikir sahibi oluyorsunuz aklınıza kazınırcasına…

Tesadüf mü bilemiyorum, hemen hemen aynı dönemlere dair kitaplar okuyorum bu aralar. İkinci Dünya Savaşı civarı, Lizbon’dan Meksika’ya ve Çin’e uzanıyorum. Tüylerim diken diken Çin’de kalıyorum. Aklımın bir köşesinde Kurtuluş Savaşı’nda yaşananlar, bugün dünyadaki savaşlar… Savaş ille de ülkeler arası olmuyor maalesef, bir kurt gibi kendi kendimizi kemiriyoruz çoğu zaman…


“Açılmış mezarın etrafında korkuyla bekleşen bazı insanlar vardı. Kalabalığın arasına karışıp mezar içindeki o kemikleri, onlarca yıl sonra tekrar gün ışığına çıkan beyaz iskeletleri gördüm. Hangisinin komünist, hangisinin milliyetçi, hangisinin Japon, hangisinin Çinli kukla ordudan, hangisinin sivil halktan olduğunu korkarım ki eyalet parti sekreteri bile söyleyemez. Kafataslarının hepsi aynı şekildeydi, hepsi bir mezarın içine tıkıştırılmış kafatasları tam bir eşitlik içinde aynı yağmur altında ıslanıyordu. Solgun iskeletlere vuran ince yağmur damlaları güçlü ve şeytani bir ses çıkarıyordu. İskeletler sanki damıtıldıktan sonra yıllarca bekletilmiş darı içkisine batırılmış gibi soğuk suyun içine sırtüstü uzanmışlardı.” Sayfa 280 

2 yorum:

  1. Dehşetle okuduğum bir seçki, teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. rica ederim, girişte savaşa dair yazmasını anlatan bir kısım var tavsiye ederim

      Sil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...