10 Ağustos 2013 Cumartesi

Lizbon'a Gece Treni - Pascal Mercier



Gözlerini kapatıp sayfalar arasında dolaştırdı ellerini kadın… Belirsiz ama mutlu bir bitişin hissettirdiklerini düşündü. Bir adamın kendisiyle birlikte, uzak bir geçmişin anılarıyla yaşayanları iyileştirmesi bir yazgı mıydı? Aklında “Pek çok hayata karşılık bir hayat. Böyle hesap edilmez. Yoksa edilir mi?” cümleleri vardı bir yandan, ağır bir bedelin cümleleri…

Bern’de “tek” kelimeyle başlayan içsel yolculuğa, kitapçıda görülen bir kitap eklendiğinde Lizbon’a doğru yola düşerse insan? Hayatı boyunca yaptıklarını ya da korkarak yapamadıklarını sorgularken, bir yandan başka baskısı olmayan bir kitabın yazarının hayatını adım adım içine çekerse?

Gözlerini yeniden kapadı kadın. İki ayrı kitap okumuştu sanki. Biri hayatını yazarak sorgulayan, cümlelerinde kendiyle, hayatla, çevresindekilerle kurduğu ilişkiyi anlatan diğeri bu kitabın peşinde kendi hayatını temize çekip, içinde gizlediklerini sonunda yaşamaya fırsat bulan iki adamın hikayesi. Fonda bir ülkenin tarihiyle birlikte… Sahi belki bir Lizbon ziyaretinde tekrar okur muydu kadın, peşinden nefes nefese koştuğu bu cümleleri?  

“İnsan ne zaman kendisidir? Her zaman olduğu gibiyken mi? Kendini hep gördüğü biçimdeyken mi? Yoksa düşüncelerin ve duyguların yakıcı lavları bütün yalanları,maskeleri ve kendini kandırışları içine aldığı zaman olduğu gibi mi? Bir insanın artık kendi gibi olmadığından yakınanlar çoğu kez başkalarıdır. Belki de aslında şöyle demek gerekirdi : Artık olmasını arzuladığımız gibi değil o. Sonunda bütün bunlar, alışılmış olanın tehlikeli biçimde sarsılmasına karşı, karşımızdakinin sözüm ona iyiliği için duyulan kaygı ve ilgi maskesi altında sunulan bir slogan sayılmaz mıydı?”Sayfa 375


“Yaşadığımız binlerce şeyden olsa olsa bir tanesini dile getiririz, onu da gelişigüzel ve hak ettiği özeni göstermeden yaparız. Dile getirilmemiş bütün o deneyimlerin arasında hayatımıza belli etmeden biçimini, rengini ve tınısını verenler de vardır. Bizler, ruhları araştıran arkeologlar olarak, bu hazinelere yöneldiğimizde, onların ne kadar dağınık olduklarını keşfederiz. İncelediğimiz şey, kımıldamadan durmak istemez, kelimeler yaşananın üzerinden akıp gider, sonunda kağıdın üzerinde bir sürü çelişki kalır. Uzun zaman, bunun bir eksiklik, üstesinden gelinmesi gereken bir şey olduğuna inandım. Bugünse durumun başka türlü olduğunu düşünüyorum: Bu bildik ama yine de gizemli deneyimlerin anlaşılabilmesi için geçerli çözüm yolu, dağınıklığı kabul etmektir. Kulağa tuhaf geliyor b, hatta aykırı biliyorum. Ama olaya bu açıdan baktığımdan beri ilk kez gerçekten uyanık ve hayatta olduğumu hissediyorum.” Sayfa 25

2 yorum:

  1. kitapların içine gömülmek :)))))
    nice bayramlara,selam ile

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler, fırsat bulsak da hiç çıkmasak içlerinden : )

      Sil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...