Beklemekten yorgun düşen kitap
kendini hatırlatır. Zorlasa da başlarda biraz, akıp gider. Tıpkı zaman gibi…
Geride bıraktıklarına aldırmadan devam ettirir yola. Onca olay, onca insan
kalakalır bir kitapla birlikte o sayfalarda…
Yaşarken farklı yorumlanan ya da
bilinmeyen olayları yıllar sonra kapalı kapılar ardındakilerle birlikte okumanın,
yakın tarihimiz hakkında daha fazla fikir sahibi olmanın çok önemli olduğunu
düşünüyorum. Kitapta bahsi geçen dönemle ilgili 6-7 Eylül olaylarıyla tanışmam
gene bir Yılmaz Karakoyunlu kitabı olan Güz Sancısı’yla, Nazım Hikmet’in
hayatıysa üvey oğlu Memet Fuat’ın anlattıklarıyla olmuştu. Yahya Kemal bilgisiyse
şiir sever ablamın okuduklarına dairdi. Dolayısıyla kapakta gördüğüm bu üç
şahsın birbiriyle ilgisini merak ettim önce. İlerledikçe genç Cumhuriyet’in
sancılı demokrasi girişimlerinden tarihi şahsiyetlere, Menderes dönemi ve
Demokrat Parti’ye o dönemim siyasi ve sosyal, sanat hayatına dair fikirlerimdeki boşluklar yavaş
yavaş doldu.
Kitaptan alıntı yapacak çok yer
var, insana ve siyasete dair özellikle. Hepsi yerine kitabın arka kapağındaki kısmı
almayı tercih ettim.
“Adnan Bey’in sesinde gençliğinin
hayıflanmış hatıralarına dönmek isteyen arzulu özleyiş vardı. Bahar
sabahlarında kısrakları ovaya salan kahyanın cakalı yürüyüşünü hep hayranlıkla
hissetmiş, bu kısrakların sırtında sınırsızlığın hazzını duymak istemişti. Beyaz
kısrağın taze bir kız gibi ovada salındığını gözlerinin önüne getirdi. Bu
kısrağın gözlerinde mor bakışlı şafakların billur kaselerini gördüğünü
söylerdi.
(…)
Kısrakların zorla ahırlara
konuluşunu hala içime sindirebilmiş değilim. Hürriyete susamış yelelerin nasıl
savrulduğu gözlerimin önünden hiç gitmedi. Hürriyet tutkunluğumun ilk
heyecanını o ovalarda şahlanan yorgun mayıs kısraklarından almıştım.”
Yılmaz Karakoyunlu Yorgun Mayıs
Kısrakları’nda Cumhuriyet’in kuruluş yollarından 1960’a kadar uzanan bir dönemi
romanlaştırmış. Olaylar gerçek… Karakoyunlu’nun kıvrak anlatımıyla kaleme
aldığı hüzünler, acılar, sevinçler de gerçek… Ya aşklar, aşklar da gerçek…
Nazım Hikmet’in, Yahya Kemal’in Adnan
Menderes’in aşkları… Ve gerçek olan iki şey daha var: mahpusluklar ve idamlar…
senin okumalarını beğeniyorum...
YanıtlaSilaldığım en güzel yorumlardan biri olsa gerek teşekkürler ...
Sil