Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde yeşillikler içinde bir köy varmış. Çiftçi amca ve teyzelerin çok iyi baktıkları tarlalar ve mutlu evlerle dolu olan köyde, bitkiler de mevsimine göre yetiştirilir, sağlık dağıtırlarmış. Hele Nisan gelince köyün renkleri iyiden iyiye canlanır, yeşillerden kırmızılara her yan güneş ve renk cümbüşüyle dalgalanırmış.
O yıl da nisan ayı gelince semizotları bereketli topraktan fışkırmışlar. Önce komşuları taze soğanlara merhaba dedikten sonra çevrelerine şöyle bir bakınıp sarımsakları, marulları ve hatta domatesleri görünce daha çok sevinerek geçen sene kaldıkları yerden eğlenmeye devam etmişler.
Gel zaman git zaman soğanlar, sarımsaklar kurutulmaya, depolanmaya başlanmış. Ama semizotlarının yeşerdiği süre kısıtlıymış ve kurutulmadıkları için de bir dahaki yıla kadar tüm sebze ve meyve arkadaşlarından ayrı kalıyorlarmış. Bunu bilen arkadaşların hepsini bir üzüntü sarmış. Günlerini ağlayarak boyunlarını bükerek geçirir olmuşlar. Çiftçi amca ve teyzeler gelip de semizotlarını, soğanları, sarımsakları ve diğerlerini boyunları bükük görünce ne yapaklarını şaşırmışlar. Suları mı yetmiyor diye iyiden iyiye sulamışlar,bana mısın dememişler. Gübreleri tazelenmiş, hiçbir değişiklik olmamış. Çok değerli ve vitamin deposu olan semizotları ve arkadaşları günden güne sararıp solmaya, hiç konuşmadan öylece durmaya başlamışlar. Tüm meyve ve sebze ağaçları parlayan yapraklara, gülüp eğlenen sebzelere alıştıkları için onları da bir hüzün kaplamış. Tabii ki bu durum hepsinin meyve ve sebzelerini de etkilemiş.
Bir köşede olanları izleyen kuru soğan ve sarımsaklar bütün sebze ve meyveleri toplayıp, gelecek sene hepiniz tekrar buluşacaksınız. Hem de tazelenmiş daha çok vitamin dolu olarak… Şimdi birlikte olabileceğiniz zamanı neden her zamanki gibi gülerek eğlenerek şarkılar söyleyerek geçirmiyorsunuz. Üzülerek hem kendinizi üzülüyor, hem boynunuzu bükerek sağlığınızı kaybediyorsunuz. Böyle giderse bir dahaki seneye insan dostlarımız sizleri bir daha hiç ekmeyecekler ve gerçekten de birbirinizi bir daha hiç göremeyeceksiniz. Kuru soğanları can kulağıyla dinleyen herkes onlara hak vermiş ve yavaş yavaş gülümsemeye, şakalaşmaya başlamışlar. Bükük boyunları canlanmış, renkleri parıl parıl olmuş hepsinin. Çiftçi amca ve teyzeler de bu duruma çok sevinip seneye daha çok semizotu ve diğerlerinden ekmeye karar vermişler.
Böylece güzeller güzeli köyümüz kendi kendine yeten, içinde mutlu insanların, sebze ve meyvelerin yaşadığı bir yer olmuş.
Semizotu Salatası
Malzemeler
1 demet semizotu
Yarım kase sızma zeytinyağı- mümkünse organik-
3-4 diş sarımsak
Yarım limonun suyu
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı nar ekşiği
1 soğan – mümkünse kırmızı-
Mevsiminde olursa semizotu salatasına kiraz domatesler, salatalıklar çok yakışıyor. Geçen senelerde konserve mısırda kullanıyordum ama mısırın GDO durumunu öğrendiğimden beri maalesef mısırdan uzak duruyorum.
Semizotları elma sirkeli suda bekletilerek iyice yıkanır. Soğanlar halka halka doğranıp, tuzla ovulur. Semizotları münkünse elle ufak parçalara ayrılır. Soğanla karıştırılır. Zeytinyağı, limon, nar ekşisi, ufakça doğranmış ya da rendelenmiş sarımsaklar bir kasede karıştırılır. Semizotlarının üzerine dökülerek iyice yedirilir. Afiyetle yenir. Semizotu salatasına bayılıyorum.
Ah keşke bütün köyle mutlu olsa Mine, köyler de, köylüler de, kentliler de...
YanıtlaSil