19 Şubat 2020 Çarşamba

Evvel Zaman İçinde Mezopotamya - Jean Bottero- Marie Josep Steve



Dinler tarihi ister istemez Ortadoğu'ya, Mezopotamya'ya doğru sürüklerken bir girdaba çekiliyormuş hissiyle devam ettiğimi söylüyorum her seferinde. Adına vurulup aldığım kitabın başı Persepolis'le -İran'la- başladığı için bir hoppalaaa geçti içimden.
Sonra Persepolis yakınındaki Nakş-ı Rüstem devasa kaya mezarlarındaki yazıtlarla konuya girildiğini, kayalara işlenmiş yan yana üç ayrı dildeki yazıdan sonuncusunun çok gelişmiş olduğunu okuduğumda bakalım nasıl devam edecek diye ettim. En sondaki sadece simgesel değil düşünceleri de aktarabilen karmaşık yazının çözülmesi için verilen mücadele derken bölgede bilinen ilk uygarlık Asur'dan farklı bir uygarlığa doğru giden verilere ulaşılması ilgi çekici. Bir o kadar da bu kadar detay yani tarih ve insan çok da ilgimi çekmedi açıkçası. Mezopotamya'daki buluntuların, Asur öncesi uygarlıkların keşfinde oynadığı rol, tarihin her seferinde yeniden yazılması... Bir yandan da bölgede bugünlerdeki durum, toz toprak içinden çıkan muhteşem saray kalıntılarının, heykellerin, bir dolu çiiviyazılı tabletin şimdi oldukları yerler, her şeyin gelip geçiciliği... Mezopotamya, Ortadoğu dinler tarihi açısından muhteşem, öğrenmek isterken dönemin uygarlıklarına bu kadar inmeli miyim emin değilim. Bilgi hoşuma gidiyor,  Bakalım nasıl ilerleyeceğim?

Arka Kapak

Dicle ve Fırat arasında suskunluğa gömülmüş, sazlarla kaplı, kilden bir ülke. Geriye hiç bir şey kalmamış. Hiç bir şey? Çiviyazısı tabletleri, yitik bir medeniyeti gün ışığına çıkaracak mıydı? Yıl 1802, olağanüstü bir serüvenin henüz başlangıcındayız. Antik Yakın Doğu'nun en büyük medeniyeti Mezopotamya, bu tabletlerin ardına saklanıyor. Gün be gün, yıllar boyu süren çalışmalara, bu gizemli yazıyı çözüyor. Zamanın kumlarının örttüğü Babil, Asur, Horsabad... Jean Bottero ve Marie-Josep Steve Tarih'in doğuşunu gözler önüne seriyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...