rağmen, hatırladım olanları... Gece on buçukta arabaya atlayıp yola çıkmak gibi belki de, neredeyse bilinçsizce... Sürekli sarhoş bir kadın, bir annenin peşinde gayet net anlatılan sahnelerle olayları ve duyguları hissettim hatta izledim. Sade ve etkili anlatımın peşine takılarak... İntikam, aldatma, yeni başlayan ilişki heyecanıyla harmanlanan minicik bir kitabın yoğunluğundan etkilenmemek mümkün müydü hele de yazarı Marguerite Duras olunca...
Arka Kapak
"Pierre, Maria, küçük
kızları Judith ve arkadaşları Claire, Madrid'de geçirecekleri tatil için yola
çıkmışlardır. Yaz ortasında bu coğrafyaya tezat oluşturacak biçimde çok
şiddetli bir fırtına ve sağanak yağmurun bastırmasıyla birlikte küçük bir
İspanyol kasabasında sıkışıp kalırlar. On dokuz yaşındaki karısını ve onun
sevgilisini öldüren Rodrigo Paestra için başlatılan sürek avının ortasında
bulurlar kendilerini. Bizse, insan yaşamı ve aşkın en dokunulmaz bölgelerine
gözüpek bir biçimde sızan bir anlatının içine dalarız. Bir Yaz Akşamı On
Buçukta bitmekte ve başlamakta olan aşkların, kesişen yazgıların, acı veren
gerilimlerin yaşandığı bir tatilin öyküsüdür.
Büyüsünü yitiren bir birlikteliğin, bir cinayetin romanıdır.
Modern edebiyatın mihenk
taşlarından Marquerite Duras'ın geleneksel anlatım biçimlerinden sıyrılıp kendi
üslubunu ustalıkla yansıttığı romanları hakkında Tahsin Yücel şöyle diyor;
"Durumları, duyguları, ve duyumları daha çok esinlemelerle, ama en kestirme,
en etkili bir biçimde yansıtan bu yalın, yalın olduğu ölçüde doğal ve şiirsel
anlatım bile, Duras'ın usta bir yazar olduğunu kanıtlamaya yeter."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder