Ağır soğuk algınlığı, uyku, uykusuzlukla
geçen günlerde elimdeydi Sürüklenme. Bilinçle uyku arasında sanrılara teslim olmak
gibiydi sayfalarda ilerlemek. Sanki bir masalda bir kadının peşinde
sürükleniyordum. Oysa anlatıcının ne adı ne cinsiyeti belliydi. Bir yandan öksüren, nefes almakta zorluk çeken,
ayakta duramayan bir okur diğer yanda oradan oraya sürüklenen, "toprakla
arayı soğutan" bir anlatıcı...
Bir masal okuyordum sanki dedim
ya uykuyla uyanıklık arasında... Cümlelere serpiştirilenlere hayran, buruk,
rahatsız eden bir masal... Örgütten, örgütün kaybolan parasından, örgüte para
toplamaya çalışan birinin yaşadıklarından bahseden bir kitap. Anlatıcı, dur
demeyi düşünürken neden devam ettiğine değiniyor bir yandan. Usul usul anlıyorsunuz her şeyi.
Anlamlandırıyorsunuz. Ölen yakınınızla özdeşleşerek onun sorumlulukları ardında
sürüklenmek ya da kayıp gençlere yardım eli uzatmak.
Altta çürüyen toplumun ev
sahipliği yaptığı, bireye kadar uzanan katmanlar arasında gidip geliyorsunuz.
Bildik hikayeler, çıkarlar, sürüklenmeler, sürüklenmeler... Kendinize
dönüyorsunuz o arada...
Latife Tekin, muhteşem bir
kadın... Gümüşlük Akademisi'ne can vermenin ötesinde ayakta kalması için
mücadele veren güçlü bir yazar... Doğayla dost bir yaşam süren, toplumsal
sorumluluk sahibi yazarın kaleminden
çıkan masalsı cümleleri merak ediyorum her daim. Sürüklenme'de de koruduğu bu
dil; ablasının zamansız ölümüyle, onun ardında bıraktıklarını görev ve dost
edinerek yaşamını sürdüren bir "kadın"la birlikte olanların hikayesi... (Nedir bu
kadın ısrarı anlasam : ) )
"Düşünmedim değil aslında,
hayat bize her türlü ölümcül karşılaşmadan sıyrılma şansı tanıyor, otoban
kıyısında arabadan indiğimizde bir an aklımdan geçti bu, sapa yer, uygunsuz
vakit, tuhaf biçimde uzuyordu hikaye.
Gelecekte bir gün başımıza dert
açacak insanlarla her şeyin öncesinde yolumuz bir defa kesişir.
Tehlikeyi sezip durumu
kavrayabilseydim sonsuza dek kurtulacaktım ondan işte, hayalet karşılaşmaydı
bu." * Giriş.
"Yüzümüze ölümün gölgesi
düştüğünde hayat ısrarla yaşama şansı tanımak istiyor bize, türlü biçimlerde
uyarıp tekrar tekrar sınıyor bunun için.
Sürüklenme'nin isimsiz anlatıcısı
görünüşte sivil toplum örügütü gibi işleyen bir oluşumun destekçisidir. Bir
yolculuk dönüşü, önce uçakta karşılaştığı tekinsiz bir kişinin, sonra bir
kahini andıran karizmatik taksicinin, hatta gökyüzü ve yeryüzündeki tarifsiz
güçlerin tesiri altında sürüklenip durur. Örgüte kaynak temin etmek için
Türkiye'deki büyük şirketlerin yuttuğu beldelerde ve Rusya'dan İngiltere'ye,
Yunanistan'dan Almanya'ya yolculuk eden anlatıcı, bir taraftan örgütün kuruluş
amacı konusunda, lideriyle derin bir hesaplaşma içine girer. Öte yandan da
kimsesiz, ayrıksı ve ele geçmez gençlere sahip çıkarak kendi hayatına anlam
vermeye, yaşadığı derin hüsranı ve zamanımıza has yersiz yurtsuzluk hissini,
sevgi açlığını tedavi etmeye çalışmaktadır.
Latife Tekin, Manves City'yle
aynı anda yayımladığı Sürüklenme'de Türkiye'nin bu acımasız ve hoyrat günlerine
ayna tutuyor. Manves City'le birbirine el uzatan Sürüklenme, süregelen toptan
yıkıma karşı yeni mücadele yollarının, çaresiz yetişkinlerin, sahipsiz, yoksul,
yalnızlaştırılmış gençliğin ve onların yeni bir hayal kurma, sürüklenirken
tutunma çabalarının romanı.
#işçi #işsizlik #yalnızlık
#intikam #çevrekirliliği #doğakatliamı #arayış #siviltoplumörgütleri"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder