Anadolu'yu adım adım gezip,
öğrenmek nasıl bir tutku, her seferinde farklı sürprizler barındıran bir
yolculuksa benim için fotoğraf da bir yolculuk olarak girdi hayatıma. Kaydetme
ihtiyaçları doğrultusunda kendine yer açtı ısrarla. Benim gibi teknoloji özürlü
biri için bu nasıl zor tahmin edemezsiniz. Zaman içerisinde insan hallerini tüm
gerçekliğiyle kaydedebilmenin büyüsüne kapıldım ve sanırım gerçekten
etkilendiğim fotoğraflar bu yönde ilerliyor.
Bir dolu kelimeyle ifade etmeye çalıştığım
onca şeyi tek karede insanı şaşkına çeviren anlamlarla ifade edebilmenin nasıl
bir yetenek bir çeşit büyücülük olduğunu düşünmeye başladım sonra. Usta'nın
dediği gibi edebiyat çözümlerken fotoğraf durumu yansıtıyordu. Ve unutulmaz
çarpıcı karelerle hafızaya kazınıyordu insan, mekanlarıyla beraber...
Koca bir çınar, neredeyse
Cumhuriyet'le yaşıt bir çınar daha bırakıp gitti bizi. İzlerini takip ederken
hayatı hakkında daha çok şey öğrenmek istedim. Kendini, kendine has uslubuyla
tatlı tatlı anlatıyor hep olduğu gibi. Gülerken bir yandan çokca düşünerek
okumak, Ara Güler'i dinler gibi... Yaşadığı dönemi, kişiliğini, dünyaya, insana,
sanata dair görüşlerini okurken korkusuz tavrına eklenen bu ülkeyi içine çekmiş
Ustalığına bir kez daha hayran kaldım. Sözlerine kulak vermek için beklemenin
ne anlamı var?
Arka Kapak
"Salvador Dali'ye
"Faşisttir o herif" diyen de odur. "Fidel Castro'dan çok
etkilendim." diyen de.
Meslektaşına zulüm yaptı diye
patronu sille tokat dövüp, ceketini alıp çıkan da odur.
Yıllarca hayal ettiği dünya
starını karşısında görünce çekmekten vazgeçen de.
Atatürk'ün önünde fotoğraf
çektirmeyen başbakanı dakikalarca kovaladıktan sonra punduna getirip çeken de
odur, Allah yazılı camii duvarında iki çarşaflı kadını çekmek için saatlerce
bekleyen de o.
"O artık bizden" diye
sevinenlere "hiçbirinden değilim, doğru bildiğini söyleyen ve işini yapan
bir foto muhabiriyim." diyen de odur.
Afrodit ve Nuh'un gemisini aynı
kadrajda buluşturan da odur.
6-7 Eylül'ü bütün gerçekliğiyle
yaşayan da, 4 kere savaş cephelerinde kurşun yağmuru altında kalan da.
Bu kitapta Ekrem Ataer'in Ara
Güler'le yaşanmışlıkları üzerinden yaptığı sohbetlere ve inanılması güç
hikayelerine tanık olacaksınız.
Asıl önemlisi o hikayeler ve
dönemsel tasvirler, bize o günden ziyade bugünkü halimizi işaret edecek!
ARA ne diyor?
Ara Güler; 90 yıllık ömrüne
sığdırdığı anıları ve fotoğrafları ile aslında yaşamsal bir tez sunuyor. Bu tez
Ekrem Ataer'in kalemi ve kurgu gücü ile hepimizi yıllar öncesine götürüp tekrar
bu güne ve asıl önemlisi geleceğe taşıyacak. "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder