7 Ekim 2018 Pazar

Altın Ev -Salman Rushdie



"Böylece annemle babamın bindiği arabaya binmedim ve bugün hayatta olmamın tek nedeni bu. Hayat da ölüm de anlamsız. Hiçbir önemi olmayan, hiçbir şey öğretmeyen nedenlerden dolayı gerçekleşiyor ikisi de. Dünya da bilgelik falan da yok. Hepimiz kaderin soytarılarıyız. İşte dünya burada, çok güzel ve birlikte burada olduğumuz için çok şanslıyız ve çok aptalız ve başımıza gelenler de aptalca ve aptalca şansımızı da hak etmiyoruz." S.184

Uzun zamandır buluşulmayan bir yazarın son romanını okutuveren tesadüfler zinciriyse ve bir sürgünün diğer sürgünleri anlatırken yarattığı kültürlerarası harmanın peşinde geçirdiğiniz o bir kaç günden sonra yaşayacaklarınız tesadüf müdür? İşte o birkaç gündeyim, romanın son sayfasından sonra hissettiklerimle...

Yüzeyde kalarak ilerleyeceğimi tahmin etmiş ve kolay okurum diye almıştım belki de... Ne de olsa mafya romanıydı, silahlar konuşacak, kazanan kaybeden olacak, kardeşler arası rekabet ve aşk! Hesaba katmadıklarım arasında Hintli bir ailenin Latince öğrenmesi, tarihe meraklı olması vardı mesela. İki kardeş, kendilerinden sonraki  üvey kardeşlerini aralarına almamak için Latince konuşurken küçük kardeş deliler gibi Latince öğrenmeye çabalamıştı geçmişte. Bedeniyle ruhu arasındaki farklılığı anlamaya çalışan genç bir adamın Kimlik Müzesi'nde çalışan sevgilisi olmuştu... Amerika'ya göç ettiklerinde seçtikleri isimlerin Roma İmparatorluğu'na dair olması, sonu baştan belli bir trajedinin geleceğini mi anlatıyordu?

Ana karakterlerin yanında, Amerikalı bir anlatıcı. Kökleri Avrupa, Belçika'ya uzanan... Filmlerden, yönetmenlerden, tablolara, şarkılara göndermelerle anlatmayı seven ve yazmak, yönetmen olmak isteyen bir anlatıcı. Yazarın, sürgünleri anlatırken anlatıcıyı Amerikalı seçmesinin nedenini tahmin edebiliyorsunuz okurken. Bu arada yazarın Amerika'yı böylesine sindirmesi, sanata ve tarihe böylesine hakim olmasını seviyorsunuz... Derinlere dalmayı hep sevdiğiniz gibi... Filmlerle aranızı düzeltir diye düşünüyorsunuz bir yandan da bu kitap...

Göç edenlerin geride bıraktığı dünya adım adım çıkıyor ortaya, trajedi, söylendiği gibi Yunan trajedisi... Bugünün dünyasındaysa turuncu - yeşil saçlı bir adamın seçim sandığından çıkması...Hindistan'da olan, inşaat mafyası ya da Müslüman Hindu çatışması...  Kitabın neredeyse bir senaryo gibi yazılması, karakterlerin detaylı analizi rahatlıkla filme çekilebilir dedirtiyor. Zaten anlatıcı da bunu başarmış kitapta... Sürgünden güvene, beden ruhtan sanata, tarihten bugüne savrularak birkaç güne sığdırdığım bir kitap... Düşündürdükleri peşimi bırakmayan...

"Fırtınadan sonra bir başka fırtına, sonra bir başka fırtına gelecekti, biliyorum. Hava durumunun fırtınalı havayı gösterdiğini; mutlu günlerin bir daha gelmeyeceğini, artık tahammülsüzlüğün moda olduğunu ve sistemin gerçekten hileli olduğunu ve bu hilenin kötücül soytarının bizi inandırmaya çalıştığı türde bir hile olmadığını da biliyorum. Bazen kötüler kazanır ve inandığı dünya kağıttan bir aya dönüştüğünde, karanlık bir gezegen yükselip, Hayır, dünya benim dediğinde insan ne yapar? Altmış milyondan fazla seçmenden hangilerinin bu dehşeti iktidara getirdiğini bilmeden, omuz silkip oy vermeye bile gitmeyen doksan milyonun kim olduğunu bilmeden ülkenizin insanları arasında nasıl yaşarsınız? Amerikalı vatandaşlarınız size bir şeyler bilmenin elitizm olduğunu ve elitlerden nefret ettiklerini söylediklerinde, sahip olduğunuz tek şey zihninizken  ve bilginin güzelliğine inanacak şekilde yetiştirilmişken, bilgi güçtür saçmalığına değil de bilginin güzellik olduğuna inanırken ve bunların hepsi eğitim, sanat, müzik ve film sizden nefret etme gerekçelerine dönüşünce, Spiritus Mundi yaratığı yükselip doğmak için Washington DC'ye doğru ilerlediğinde ne yaparsınız?..." Sh 430

Arka Kapak

""Amerika'nın gizli kimliğinin bir süper kahraman değil bir süper kötü olduğu anlaşıldı. En iyiler bütün inançlarını yitirmiş, en kötüler tutkuyla dolmuştu ve haksızların öfkesi haklıların zayıflığını ortaya çıkarmıştı. Fakat cumhuriyet yine de varlığını iyi kötü sürdürdü."

Salman Rushdie, Altın Ev'de sadece zengin bir göçmen ailenin öyküsünü ve Hindistan'daki inşaat ve kara para aklama odaklı mafya düzenini anlatmıyor. Son yılların Amerika'sının da kapsamlı bir sosyal siyasal panoramasını çiziyor ve ulus çapında kimlik arayışına parmak basıyor. Obama'yla başlayıp yeşil(turuncu) saçlı politikacının seçilmesiyle biten sürece dair unutulmayacak bir roman.

Altın Ev, içeriği, biçemi, anlatım gücü ve zenginliğiyle elinizden bırakamayacağınız bir başyapıt."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...