Gencecik kızların kendi
aralarında “Göktürk harflerinden olsun kolyem” dediklerini duyduğumda
gülümsemiştim. Hepsinin, hatta hepimizin bir tarzı olup, farklı olmalıyız ya
illa, ne dediklerinin farkındalar mı diye merak etmiştim. Aradan çok geçmeden
yüzünü, bir Uygur Türk’ünün yazdığı Kutadgu Bilig’e ve Kamanlara dönmüş bir
kitaba başladım. Siz deyin algının seçiciliği, ben diyeyim serinin ikinci
kitabının İskilip’le ilgili olması…
Hem nasıl unuturdum, Kuzguncuk’u
anlatarak büyülediği Kumral Ada Mavi Tuna romanını, gezgin maceralarını… Tam
olarak 89’da Ayın En Çıplak Yüzü’yle çalıştığım kitapçıda tanıştığımı ve üniversite
boyunca her yazdığını heyecanla takip edişimi hatırlıyorum. Sonrasında mesafe
girmişse de araya Buket Uzuner izlediğim yazarlardan biri oldu.
Öte yandan, yüzümüzün neden
sürekli Batı’ya dönük oluşuna ve Dede
Korkut Hikayeleri’nin, halk destanlarının neden geri plana itilişine takılıp bu konuda
okumalar ve yorumlar yapsam da hala konunun tam içine girebilmiş değildim. Kutadgu
Bilig’in son dönem sayılabilecek baskısı olduğunu bile farkında değildim ki
almak istediklerim arasına girdi bile. Buket Uzuner, Kuzguncuk’u, erguvanları,
İstanbul’u hiç bilmeyen bir çocuğa sevdirdiği gibi pagan döneme dair geçmişimize
de anlaşılır bir dille giriş yapıyor. Soyadı Kaman olmasına rağmen konu
hakkında yanlış bilgileri daha doğrusu önyargıları olan bir görevliye bu
konunun nasıl önemli ve değerli olduğunu anlatıyor. İz sürdürmeyi seven yazar, eminim Kadıköy, Moda civarındaki sahaflarda Semahat Hanım’ı aratmıştır
okurlarına. Gerçekten var mı bilmiyorum, gidip aramak, sohbet etmek istedim ben
de onunla.
Bir yanda Türkiye’nin özellikle taşrada
gelenekler nedeniyle bir türlü birleşemeyen gençleri, diğer yanda ısrarla ve
maalesef yapımları devam eden “HES”ler sorunu, kadına şiddet derken genel ülke
sorunlarına da değinmiş bir roman SU. Her konuda fikir yürüten romanlar kimi
zaman sevimli gelmese de, daldan dala atlanarak bile olsa bu sorunlara
değinilmesini faydalı buluyorum. SU romanından sonra sırada TOPRAK var, merakla
okumak istediğim….
Arka Sokak
Gazeteci Defne Kaman bir yaz
akşamı bindiği vapurda arkasında hiçbir iz bırakmadan kaybolur. Onu aramakla
görevli Komiser Ümit Haydar ile arkadaşı Sahaf Semahat kendilerini aniden tuhaf
olaylar ve esrarengiz semboller arasında bulurlar. Bir yandan kendi hayatlarını
sakatlayan yasak ve tabulara rağmen ayakta kalmaya çalışırken, kayıp gazeteci
Defne Kaman’ın peşinde nefes nefese bir macereya sürüklenirler.
Buket Uzuner, Su romanında bütün
canlı varlıkları eşit değerde kabul ederek doğayı ve yaşamı kutsayan kadim Türk
geleneği Kamanlık’a (şamanlık) selam ederken, okurları hem eko-feminist bir
okumaya, hem de 1000 yıl önce Uygur harfleriyle ön-Türkçe yazılımı ş olduğu
düşünülen (Mutluluk Bilgisi) Kutadgu Bilgi Şifresi ile zihin oyunlarına davet
ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder