Tarih yazıcıları, gücü elinde
tutana dair geçmişi yazıyorsa eğer “gerçek
nedir”, “tarih nedir” soruları her zaman bir köşeden sinsi sinsi gülümseyerek
bakmaya devam eder mi sahi? 12.yüzyılda Moğollardan kaçan onca insanın Anadolu’ya
savrulmasını merak ettiğimden beri o döneme farklı bakar, inceler oldum. Mesela
böyle bir kaçış olmasa Bahaeddin Veled, Belh’ten oğlu Rumi’yle yola çıkar mıydı?
Kısacası Mevlana’nın mezarı bugün Konya’da olur muydu?
12.yüzyılda Moğolların yaptıklarını
anlamaya çalışırken, henüz 11.yüzyıl Haçlı Seferlerinin zulmünü silmemiş bir
Anadolu’dan bahsediyoruz. Hal böyle olunca Ruhban sınıfını reddedenlerin ortaya
çıkması kaçınılmaz diyebilir miyiz? Öte yandan Müslümanlar da bilgi,
alçakgönüllülüğün ön planda olduğu inanışlar geliştirmemişler mi?
Zaman Yeli’nin girişi, Baba İshak
ayaklanmasıyla gözlerine mil çekilmiş Frank askeri ve sağır bir kilise
ressamıyla başlıyordu. Aşkın Yedi Menziliyse Baba İshak ayaklanmasıyla
başlıyor. Bu dönemleri romanlardan okuyup canlandırmak, yan okumalarla
desteklemeye çalışmak gerçekten zevkli geliyor. Kişiler, hayalde canlanınca
olaylara girmek, anlamaya çalışmak daha kolay. Öte yandan Müslümanlara karşı
savaşanlarla birlik olup, aynı dinden olanları birbirine kırdırmak aklıma takılıyor.
Yani Selçuklu’nun Roma’nın yardımıyla bir isyanı bastırmasını duyduğumda
şaşırdım. Rüya Körü'nde Kılıçaslan, Roma sarayında misafir olarak kalıyordu. O
konu burada da geçmiş ve daha sonra Gıyaseddin’in yardım almasına çok
şaşırıyorum. Aklıma ister istemez Arapların Gözünden Haçlı Seferleri geliyor. O
zaman da Arapların birbirleriyle birleşmek yerine sürekli birbirlerinin
kuyusunu kazmalarına çok şaşırmıştım. Oysa siyasetten bahsediyoruz...
“Allah ne zaman güç verdiyse
bize, düşmanımıza benzedik hep.” Sh295
Dedim ya aynı dönemlere ait
romanları peş peşe okuyup, kaybolmayı çok sevdim. Aşkın Yedi Menzili’nin
girişinde bir harita olmasını da. Kitaplarda hep ararım böyle haritaları, oysa
romanlara eklemiyorlar nedense. O dönem, o döneme dair inanışlar hassas konular
ve henüz yolun çok başındayım. Hep dediğim gibi dinler tarihi özellikle
Ortadoğu ve Anadolu bir labirent. İşin
içinden nasıl çıkacağımı siz söyler misiniz? Ah aşkı nasıl unutabiliriz? O kısım
da romanın sürprizlerinden olsun o zaman…
Arka Kapak
“İsterseniz Selçuki, Farsi, Rumi;
isterseniz Ermeni, Sami, İbrani topraklardan hatta hakikatin bağrından kopup
gelen, sevdiği kadını arayan bir aşık deyin; isterseniz alın elinize kalbimi,
işitin sizin için atan nağmeleri. Ben ki nurunu Allah’tan, sabrını imandan
almışım; ömrümü “hal ve kal” arasında geçirmişim, nice pir, rind, kalender
tanımışım, yolları seccadem bilmişim de gelip size “camı ceminizden mey verin
bana,” demişim. Sultanım siz de bakın bakalım, içtiğiniz su, yediğiniz ekmek
kadar gerçek miyim, yoksa sizin için deli divane miyim?
13.yüzyılda,Diyarı Rum’da
Tebrizli Arif’in, Taşbek Baba’nın, Porine’nin, Mahperi Sultan’ın iç içe geçen
yolculuğu… Başka türlü Müslümanlarla, ruhban sınıfını kabullenemeyen Hıristiyanların
yol arkadaşlığı… İsa’nın çocukları, Ali’nin çocukları için yas tutuyor, mumlar
yakıyor…
Aşkın Yedi Menzili, ezber
bozanların hikayesi…
Aşkın ve adaletin romanı…
Haluk İnanıcı, çitlembik ağacının
gölgesinde gördüğü düşleri anlatıyor… Fısıltıları dillendiriyor…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder