Doğup, büyüdüğün ülkeye borçlu
hissetmek, toplum için neler yapabileceğine dair hayaller kurmak günlük hayat koşturmaları
arasında hatırlanılır mı bilinmez. Kişisel hedefler, zevkler, aileye dair
gelecek planları derken toplum geneli için düşünmek geri plandadır çoğu zaman… Eleştirmek en kolayıdır kimisi için, kimisi
suçluluk duyar bir şey yapamadığı için… Bazılarıysa umursamaz bile… Oysa öyleleri
vardır ki varını yoğunu koyar ortaya, vazgeçtiklerini düşünmeden, ardına
bakmadan…
Siz kalkın Amerika’dan Türkiye’ye
gelin, çok iyi bir kariyeri bırakarak üstelik… Babanızın çocuklar için kurduğu vakfa
gönüllü olarak baş koyun, mücadeleye başlayın. Üstelik miras olarak satıp
tekrar geri dönebilecekken… O da yetmesin, bir köy kurun hem de bir Matematik
Köyü! Onca zorlukla baş edip her ikisine de kaynak sağlayın…
Sahi yakınlarınızdan Matematik
Köyü’ne giden oldu mu hiç? Dönen çocukların sürekli ders çalıştıklarıyla ilgili
çok şey duydum. Bir mucize gibi, matematiği sevdiren bir mucize…
Ali Nesin babasının toplum için
yaptıklarını devralmakla kalmıyor, ona eklemeye devam ediyor, hiç durmadan
üstelik… Nehir söyleşisinde köyün kuruluşunu öğrenirken kişiliğine dair
öğrendiklerimle de şaşırıyorum. Çok iyi bir sporcu olmasına mesela… Haruki
Murakami’nin de uzun mesafe koşmasına çok şaşırmıştım. Ali Nesin’inkine de…
Futbol oynarkenki hırsına, sürekli ders çalışabilmesine…
Şimdilerde çocuklar arasında çok
moda olan dikkat eksikliğini dinlerken bende de ağır dikkat eksikliği,
konsantrasyon bozukluğu artık ne derseniz olduğunu fark ettim. Hatta bir
arkadaşla gülerek teşhisimizi koyduk bir güzel… Yolun yarısını çoktan geçmiş
olsam da bu konuda ne yapabileceğime bakıyorum şimdilerde… İlham almak, neler yapılabileceğine dair fikir edinmek, hoş bir söyleşi okumak için birebir bu kitap....
“”Babam gibi çalışırken müthiş
konsantre olabiliyordum, başka bir boyuta geçebiliyordum” demiştiniz
çocukluktan bahsederken. Bu özelliğiniz hala devam ediyor mu? Bunca iş ve
kalabalık, çalışmalarınızı, hayatınızı nasıl etkiliyor?
Evet, yapabiliyorum. Nasıl
konsantre olduğuma dair örnekler var hatırladığım şöyle: Lisede, yatılı okulda,
gece saat üç filan. Çalışmaya dalmışım. Birden koridordan gelen bir ayak
sesiyle irkildim, şöyle bir sıçradım. Koridorda yürüyen kişi ikinci adımını
attığında da aynı biçimde irkildim! İki adım arasında tekrar bu dünyadan
kopmuşum… Lisedeyken çok şakacıydım, arkadaşlarım da bana şaka yaparlardı. Bir öğle
tenefüsünde odama çıkmışım, masamın başına geçmiş çalışıyorum. Aradan yarım
saat geçti geçmedi, ayağıma bir darbe aldım ve “Yeter be!” diye bir bağırış
duydum. Korkuyla fırladım tabii.Meğer arkadaşım Michel masanın altına saklanmış,
ben çalışırken masanın çekmecesini açıp duruyormuş. Masanın çekmecesi açıldıkça
kapatıp duruyormuşum. Bunu 20-30 defa yapmış. Hiç anlamamışım, hiç bu duruma
şaşırmamışım.Şakası işlemeyince daha fazla dayanamayıp “Yeter be!” diye
bağırmış. Bu olaya uzun yıllar çok gülmüştük. Bugün bile çalışırken biri masama
çay ya da kahve koyar, hiç farkına varmam buz gibi olur. Hatta bazen teşekkür
ediyormuşum.Benimle ilgilenilmediği ya da konuşulmadığı sürece konsantrasyonum
bozulmaz. Ne yaparsam yapayım, kendimi işe verince her şeyi unutuyorum. Amerika’da
araştırmalarımı bir kahvede oturup yapardım, kalabalık falan hiç umurumda
olmazdı. Bu konsantrasyon sayesinde uzun mesafe koşucusu oldum diye
düşünüyorum. Kendini unutmadan uzun mesafe koşulmaz. Acı çekiyorsun çünkü.
Vücudunu unutacaksın, hipnotize olacaksın, bu dünyadan uzaklaşacaksın, bir-iki
saat boyunca aynı tempoyla yokuş filan demeden koşabilesin.” Sh 151-152
Arka Kapak
“Mesleğini çok seven bir
matematikçinin dünyayı değiştirmeye bir köyden başlamasının hikayesi ve
öngörüleri, Türkiye’ye yeniden inanmanızı sağlayacak.
Hayatı boyunca elini attığı,
merak sardığı her konuda başarılı olan biri Prof. Ali Nesin. Sistemi sorgulamaya
öğrencilik yıllarında başladı. Örneğin sınavlarla yıldızı hiç barışmadı. Tembel
bir öğrenciydi belki ama kitaplarla dolu bir evde babası Aziz Nesin’in
kanatları altında büyürken çok okudu; edebiyata, sanata, bilime her zaman ilgi
duydu.
“Hayatımda sınır tanımadığımı
söylemek zorundayım” diye Nesin’in hayatı ilginç detaylarla dolu.
Anne-babaların, çocukların, gençlerin ve belki en çok da eğitimcilerin gözden
kaçırmaması gereken anekdotlar, anılar, düşünceler… Türkiye’nin Şirince’den
evrene açılan kapısı Matematik Köyü’nün kuruluş macerası, yürütülen çalışmalar
ve gerçekleştirilen faaliyetlerse tek kelimeyle ilham verici.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder