Kapak fotoğrafına
dikkatlice baktığımda ister istemez gülümsüyorum. Öyle ya at
üzerinde uyuyan bir çocuk! Kurgudan başka ne olabilir? Oysa
katıldığı yarışın başlamasını beklerken uyuya kalan bir
melek O! Birazdan bu yarışların mevsim dönümlerini kutlamak için
yapılan Nadaam şenlikleri olduğunu öğreneceğim. Ama henüz
yolun başındayım.
Bir süredir “Çok
gezen bilir” sözünü doğrular oldum.. Bir yeri beş duyuyla
algılayıp yaşamak bambaşka. Okumak gerçekten tanımak kadar
etkili değil. Hal böyle olsa da bilmediği yerler hakkında
okumadan edemiyor insan. Bazı şeylerin havada kalacağını bile
bile bir başlangıç deyip Moğollarla ilgili zihnini yokluyor
mesela, içini sıcacık ısıtan bir kapak fotoğrafına bakarken...
Rusya ve Çin arasındaki
Moğolistan, Rusya'ya daha yakın olmuş. Kurulan devlet destekli
sağlık sistemi, okullar vs 90l'arda Rusya çekildiğinde devam
etmemiş, edememiş. SSCB'de 1917 devrimiyle başlayan bir hikaye
21.yy.a 10 kala sona erdiğinde yalnız kendi topraklarını değil,
himayesine aldığı ülkeleri de değiştirmiş. Örneğin
Moğolistan'da afyon olarak görülen dini ortadan kaldırmak için
tapınaklar dağıtılıp, toğraklarına el konulurken, 70 yıl
sonra yani bu dönemin sonunda herşey başa dönmeye başlamış.
Öte yandan ne olursa olsun bozkır ve steplerin hatta çölün çetin
koşullarında insanların şamanizmden kopmamasını hatta günümüz
Anadolu'sunda bile etkilerinin sürüyor olmasını yadırgamıyor
insan. Komünizm çöküşünden sonra bir de '99, '00 ve '01
yıllarındaki çok sert hava koşullarında sürüler kaybedilince
şehre göç başlamış.
Ama yazarımızın da
uçaktan edindiği ilk izlenimden anlaşılacağı gibi büyük şehir hemen kucaklamamış
insanları. Çevresindeki 'ger'kondularda ağırlamaya başlamış.
Uçsuz bucaksız, herkese ait arazilerden etrafı çitlerle çevrili
dar alanlara gelmek onlar için de kolay olmamalı. Bozkır
dayanışmasının yerini rekabete bıraktığı bu ortamda gençler
geleneklere tutunabilecek mi diye sormadan edemiyor insan. Bu benim
Rusya ve İran'da şaşırarak hatta biraz da kıskanarak sorduğum
bir soruydu! Bir ülke hızla değişirken ya da (globalleşip)
sıradanlaşırken özelliklerinin ne kadarını koruyabilir? Bir
sistemi oluşturan koşullar yokolduğunda geçmiş, gelenek geleceğe
doğru nasıl ilerler? Örneğin sert ve soğuk kıştan sağ salim
kurtulmanın sevinciyle yapılan Nadaam şenlikleri ne kadar daha
sıradanlaşmadan devam edecek?
Bu konu nedense benim
aklımı çok meşgul ediyor hatta kafamı karıştırıyor
diyebilirim. Şimdilik bir köşede bırakıp zihnimi Moğolistan'la
ilgili yoklamaya devam ediyorum. Birkaç film geliyor aklıma uçsuz
bucaksız bozkırlarda, kocaman “çadır”larda (“ger”) geçen.
Zamanın ağır ilerlediği zor koşulların hakim olduğu...
Yazarımız başkent
Ulanbator'da Rusların etkisiyle bir dolu müze olduğundan
bahsetmiş. Atalarımızın anayurdu olan Moğolistan'da böyle bir
müzede Hun Devleti'nin adı çıkıyor karşısına. Bağımsız
göçebeler halinde yaşayan kabilelerin kurdukları ilk devlet
olarak anılan Hunlar'ın Moğol ya da Türkler'den hangisinin atası
olduğu sorusunu tartışmak anlamsız görünüyor diyor yazar.
Moğollar'ın, Göktürkler'den Kitanlar'a, Selçuklular'dan Büyük
Moğol İmparatorluğu'na kadar tüm devletlerin anası olarak
gördüklerini ekliyor.
90lardaki sistem
değişikliğinin ardından ulusal bilinç oluşturma çalışmaları
başlanmış. Bu noktada şanlı geçmiş her derde deva gibi. Az
değil neredeyse tüm dünyaya boyun eğdirmiş Cengiz Han'dan
bahsediyoruz. Böylesi bir tarihe sahip çıkmak umut verip,
özgüvenlerini yükseltiyor insanların belki de. Bu konuda bizim de
fena sayılmadığımızı eklemeden geçmemeli... Ulusal bilinç
oluşturulurken ona bir de dinsel boyut kazandırılmaya çalışılıyor
diyor yazar. Bu noktada Budizm, manastırlar, lamalar tekrar devreye
giriyor. Şamanizm zaten hep var. Çetin doğayla başbaşa, büyük
şehirlerden, yönetimlerden uzakta kalan insanı bazı konularda
etkilemek çok da kolay olmasa gerek. Yalnızca kendilerinin değil,
çevrelerindeki hayvan ve bitkilerin hatta taşların, dağların,
akarsuların da birer ruhu olduğuna inanıyorlar tarih öncesi
dönemlerde beri. Öyleki ruhları rahatsız etmemek için mesela
dağın yanından geçerken adını söylemiyor ya da yollarda
sıklıkla rastlanan “ovoo”ların yanından yavaşlayarak ve
korna çalarak geçiyorlar. Ruhlara saygı ifadesi olarak çalınan
korna onlardan izin alınması hatta onlardan korunma
istekleri olduğu anlamına geldiğini söylüyor yazarımız.
“Ovoo”lar taş yığınları. Bu yığının üzerine bırakılan
taşla Gök Tanrı'ya dilek iletilmiş oluyor.
Kitabı okumaya devam
ettikçe içinde ilk Türk adının, ulusunun geçtiği geçtiği
metinlerin olduğu Orhun Abideleri, Gobi Çölü, Tonyukuk Abideleri,
Cengiz Han, Zanabazar, bayrak, Soyombo'yla birlikte epey uzun bir yol
kattetiğinizi farkediyorsunuz. Geçmişle bugün arasında, ata
topraklarında harika samanyolu altında yolculuk yapmak sayfalar
arasında da olsa harika... Ve yiyeceklerinden, gerlerin içlerine, çöldeki buzlara, şenliklerine uzanan yolculuğun büyük kısmı da kitabı okuyanlar için saklı kalsın istiyor insan.
“Adının Mels olduğunu
söylüyor orta yaşlı bir bey. Bunun bir Moğol adına
benzemediğini söylüyorum kendisine. Gülümseyerek bu adın
nereden geldiğini tahmin etmemi istediğinde bütün gayretlerim
boşa gidiyor. Nihayet adının bundan 50 yıl kadar önce doğmuş
bir kuşakta moda bir isim olduğunu ve “Marx, Engels, Lenin ve
Stalin” isimlerinin baş harflerinden oluştuğunu söylüyor.
Şaka değil gerçek bu... 20 yıl öncesine kadar Sovyetler
Birliği'ni çevreleyen ülkeler içerisinde ona en yakın olanını
Moğolistan olduğu biliniyor. O yüzden şaşırmamak lazım.”
sayfa 59 – 60
Ve işte arka kapak
“Giderek küçülen
dünyamızda sınırlar birer engel olmaktan çıkıyor. Bizim için
biz zamanlar erişilmez olan coğrafyalar, insanlar, yaşamlar
yakınlaşıyor. Farklı inançları, farklı kültürleri, farklı
dünyaları keşfediyor ve zaman zaman şaşırıyoruz.
Bin yıl öncesine kadar
atalarımızın yurdu olan ve günümüzde onlardan kalan izleri
barındıran bir ülke Moğolistan. Orhun Abideleri, Göktürkler,
Şamanizm... Ulanbator'dan Orhun Vadisi'ne, Gobi Çöli'ne uzanan
heyecanlı bir yolculuk yapıyoruz bu büyüleyici ülkede.
Özellikle uçsuz
bucaksız bozkırlara yöneldiğimizde, göçebelerin, atların,
koyunların, kartalların, akbabaların binlerce yıldır
paylaşageldiklerine tanık oluyoruz. Bir taraftan da zorlu
koşulların ve kentin ışıklarının bu geleneksel yaşam biçimine
yönelttiği tehditlere... Moğolistan... Ne zamana kadar özgün
olarak kalabilecek? Doğanın insana karşı cömert olması ve
büyüleyic dengenin bozulmadan sonsuza kadar sürmesi dileğiyle...”
Bu arada Anadolu'dan
Rusya'ya takipte olduğum kartalların bu coğrafya da izlerini
bulmak çok hoş, eklemeden edemedim. Ah bir de benim gibi romanda bile haritaya bakma ihtiyacı hissedenler için ufak da olsa bir harita olsaydı...
Merhabalar Mine hanim,öncelikle Ramazan Bayraminiz kutlu olsun sizin ve tüm ailenizin!
YanıtlaSilNe güzel bilgiler bunlar,hepsini tek tek okudum ,farkli kültürlere olan merakiniz cok hos, Mels ismi cok ilginc geldi,o Mogol cocuklarinindan biri kiz biri oglan cok tatli iki cocugun gercek resmi var evimizde,esime bir arkadasi cekip getirmis,esimde büyültmüs cerceveye koymus! Sanirim anne tarafinin kökleride oralar kadar uzaniyor,kimse net bisi söylemedi ama cok benziyorlar! Yaylalardaki yasamlarina ise hayranlikla bakiyorum,gezip gördünüzmü bilmiyorum ama bende cok isterdim ziyaret etmek,atalarimizin geldigi topraklarda bulunmak,sevgiler size...
Sizin ve tüm ailenizin bayramı mübarek olsun. Nice bayramda birlikte olmanız dileklerimle... Okuması çok keyifli gider miyim ne zaman nasıl olur hiç bilmiyorum azıcık da bütçe işi demek lazım belki de ... Fotoğrafı merak ettim paylaşmanızı rica etsem , sevgiler
SilNeden olmasin zaten bende düsünmüstüm,aslinda bir yildir indirdim yerine cicekli birsey asmistim ama kac gündür onlari yerine asmakti aklimda olan,sayenizde asicam tekrar...
Silbizim evde belki de çocuk azlığından büyüklerimizin fotoları çok yer tutuyor siz de özellikle çocuklara tanıtmak için takın derim ya da ne bileyim anlatılır belki :) sevgiler
SilIyi bayramlar.
YanıtlaSilÇok teşekkürler hep birlikte nice güzel bayramlar dileklerimle...
SilSıradanlaşırken özelliklerini ne kadar koruyabilir?Kapalı bir toplum olmadıkça sıradanlaşmak kaçınılmaz gibi. Sanırım belleklerde ortak bir anı olarak kalacak toplumsal özellikler. Bir grup sıradan olmayan insan, nasıl yenilikleri getirirken de öncü oldularsa, ülkesel özellikleri koruyup yaşatmak için de öncü olacaklar. Normal insanlar için sıradanlaşmak kaçınılmaz, normal de sıradanlık değil mi zaten:)
YanıtlaSilMoğolistan ilgi çekici bir yer. Afrika kabileleri bile çağdaş(!) dünya ile daha sıkı ilişkide. Kabileler birbirlerini katlederken beyaz adamın silahını kullanıyor, minicik çocukları AIDS'le tanıştıran da beyaz adamın eli.
Dünyada globalleşemeyen kala kala Moğolistan gibi birkaç uzak yer kaldı herhalde, oralarda da bir maden, petrol bulunana kadar yavaştan yavaştan devam eder özgünlük sonrasında çağdaş dünyanın bencilliği sıçradı mı, değil dağın taşın ruhunu düşünmek, karşısındaki insana bile kalmaz saygı. Eskilerin yaşamları bir efsane gibi anlatılır gider gerçekliğine inanılmadan.
Bayram gününe yakışmadı bu kadar karamsarlık, biraz silkelenip kendime geleyim:)
yazdıklarınızın her kelimesi malesef doğru :( Geçmişin unutulacağı konusu Cengiz Han'ın cümleleriyle daha iyi ifade edilir sanırım.
Sil"Oğullarımız ve torunlarımız ipekten giysiler giyecek, lezzetli ve yağlı yemekler yiyecek, en güzel savaş atlarına binecek, kollarına en güzel kadınları, en alımlı kızları alacak ve bunun bizim sayemizde olduğunu hatırlamayacaklardır." Sayfa 100